Türkiye’de bizler “insan hakları ihlalleri” denince daha çok işkenceye uğramayı, adil yargılanma hakkının ihlal edilmesini anlamaya alışkınız.
Ama son dönemlerde ülkemizde ciddi biçimde ihlal edilen temel insan hakları arasında mülkiyet haklarının ihlali korkarım birinci sıraya yükselmiş durumda veya yükselmek üzere.
Halen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bünyesinde 1000’den fazla şirketin bulunduğunu biliyoruz. TMSF bu şirketleri bir emanetçi (kayyum) olarak yönetiyor. Şirketlerin tamamının sahipleri, hissedarları var ama onlar şirketlerini yönetemiyorlar.
Neden yönetemiyorlar? O şirketlere geçici olarak el konulmasına izin veren bazı suçlarla suçlandıkları için.
Bazı suç türlerinde savcının bir şirkete el koymayı talep etmesi çoğunlukla yeterli. Mahkeme hemen dosya üzerinden, karşı tarafa herhangi bir soru sormaksızın karar veriyor ve şirketlere, bazen de tek te mal varlıklarına “tedbiren” el konuluyor.
Şimdi yeni yargı paketiyle savcılara verilen bu yetkinin daha da genişletilmesi, savcıların artık mahkemeye başvurmaya bile gerek kalmadan mal varlıklarına el koyabilmesinin önü açılmak isteniyor.
Türkiye hukuk devletinden ve insan haklarına dayalı Anayasal düzenden evet giderek uzaklaşıyor ama kopması gerekmiyor.
Özel mülkiyet hakkı en temel haklardan biri ve buna bu ölçüde yoğun dokunuluyor olmasının ister istemez siyasi sonuçları olur.

