Dün Ertuğrul Özkök “Louvre soygununu fedora şapkalı bu metroseksüel dedektif çözebilir mi?” başlıklı bir yazı yazdı.
Bu tipe dapper deniyormuş yani bir tür metroseksüel, dedi. Ben konuya açıklık getireyim. Bu yeni erkek tanımı Tiktok’tan geliyor. Tiktok kuşağı kısa vidyoları ile sadece zamanımızı çalmıyor ayrıca dilimizi de etkileyen kavramlar ortaya atıyor.
TikTok’un genç filozofları erkekleri iki ayırıyorlar: Dapper Erkek ve Performatif Erkek.
İlki bilinen bir tip: Dapper Erkek sabah tıraşını olur, parfümünü sürer, kahvesini “flat white” içer. Klasik zevkleri vardır, temizdir, bakımlıdır.
Kelimenin kökeni İngilizce ve şık, düzgün, kendine özenen anlamına geliyor. Bu erkek estetikle yaşıyor; tarzına, kokusuna, ayakkabısına, tıraşına önem veriyor.
Klasik maskülenlik değerleriyle (centilmenlik, özgüven, karizma) modern stil anlayışını birleştiriyor. “Stil sahibi ama maskülen”diyebiliriz.
Duygusal tarafını vitrine koymaz; disiplinli, net ve kontrollüdür. Kadınlar genelde bu tipi “kendine bakan, güven veren” olarak tanımlar.
Diğer yeni erkek tipi: Performatif Erkek.
O da kahvesini içer ama matcha latte. O da kitap okur ama kapağında Virginia Woolf yazar. Kıyafetleri “soft”, tavırları naziktir; cümlelerinde terapi jargonu vardır.
İlk bakışta ilerici, estetik, duyarlı görünür ama tıpkı tavuskuşunun dişisini görünce kabaran tüyleri gibi… Performatif Erkek de bir kadının ilgisini hissettiği anda kabarır. Renkli cümleleri, duygusal farkındalığı, sanata ilgisi birden açığa çıkar.
Ama o gösterişli tüyler ne yazık ki çiftleşme dansı biter bitmez dökülür. Çünkü bu erkek tipi duygusal zekâyı yaşamak için değil, sergilemek için öğrenmiştir. Kendini iyileştirmekten çok, iyileşmiş görünmenin yollarını ezberler.
Kadın ilgisini çekmek veya “iyi erkek” etiketi kazanmak için oynar. Ve işte o yüzden, duygularını değil, duygusal olmayı performe eder.
Bu yeni erkek tiplerinin ortaya çıkma nedeni sanırım artık kadınları etkilemenin kolay olmaması.. Kadınlar duygusal zekâ, empati, iletişim, terapi farkındalığı gibi becerilere bakıyor.
Artık “güçlü adam” değil, “duygusal olarak ulaşılabilir adam” cazip. Çünkü kadınlar yıllarca “duygusal açıdan erişimsiz erkekler”le mücadele ettiler.”Benimle konuşmuyor”, “duvar gibi” dediğimiz klasik erkek tipi, kadınlarda duygusal açlık yarattı. Şimdi biri “seni anlıyorum” dediğinde, içgüdüsel bir ferahlama oluyor.
Ve erkekler bunu fark etti: Artık pahalı saat yetmiyor, birkaç “feminist cümle” de gerekiyor. Kadınlar, sonunda “duygusal emek paylaşacak biri” bulduğunu sanıyor. Ama burada bir tuzak var. Bazen bu erkek, duygusal derinliği değil, duygusal dilin taklidini sunuyor.
Performatif Erkek, ilk etapta kadınların zihnini okur gibi görünüyor; ama kalbini hiçbir zaman tam anlamıyor.
Bu, tıpkı “doğru cevapları ezberleyen ama konuyu anlamayan öğrenci”ye benziyor.
Modern erkeklik artık bir vitrin gibi: görseli yüksek, ruhsalı düşük. Bunun altında yatan şey, çoğu zaman onay bağımlılığı ve değer görme açlığı.
Kendini değerli hissetmesi, karşısındaki kadının gözündeki yansımasına bağlı. O yüzden gerçek bağ kurmak değil, beğenilmek onun için önemli. Egosu onayla besleniyor.
Bir kadının ilgisini fark ettiğinde tavuskuşu gibi tüm renklerini açıyor. Bu yüzden Performatif Erkek, ilişkide genellikle “iyi başlayan ama derinleşemeyen” taraf. Başlangıçta büyülüyor, sonra yoruyor. Çünkü o ilişkiyi yaşamak değil, kurgulamak istiyor.
Performatif Erkek’in iç dünyasında genellikle “sevgi kazanmak için kimliğini şekillendirme” öyküsü vardır. Çocukken sevilmek için “uyumlu”, “tatlı”, “doğru” olmayı öğrenmiştir. Şimdi de kadın sevgisini kazanmak için benzer stratejiyi kullanır.
Ama paradoks şu: Sahte bir kimlikle kazanılan ilgi, gerçek sevgiyi hep eksik bırakır. Aslında mesele “hangi yeni erkek tipiyle mutlu olunur?” değil. Mesele: Hangisi gerçekten kendisi gibi? Eğer biri rol yapıyorsa, sonunda sahne ışıkları sönüyor.
İlişkilerde yeni sınav duygusal zekânın bir “gösteri sanatı”na dönüşüp dönüşmediği. Yoksa gerçekten erkeklerle birbirimizi duymaya mı başladık? Ben hâlâ ikinciye inanmak istiyorum.
Bu arada bence Louvre Müzesi soygununu Clarice Starling gibi biri çözer. Hani Kuzuların Sessizliği’nde FBI ajanı vardı ya Hannibal Lecter ile ünlü vakaları çözen Jodie Foster’ın oynadığı karakter işte o!
Dapper’ı, Performatifi, Sakallısı, Pasallısı birlikte gelse bence bir Starling etmez! Çünkü Starling gibi zihin okuyan kadınlar sayesinde erkekler bu kadar bukalemunvari bir dönüşüm zahmetine giriyorlar. E izin verin de bu büyük hırsızlığı da böylesine empati yönü güçlü kadınlar çözsün.

