Artık sizi sadece telefondan izlemiyor. Pencereden değil belki. Gittiğiniz restoranda yan masada oturuyor olabilir. Bir kafede kahvenizi içerken, AVM’de yürürken adımlarınızı takip ediyor olabilir. Uygulamalardaki açıklarla nerede olduğunuzu öğreniyor. Girdiğiniz yerlerin giriş çıkış saatlerini, ne kadar kaldığınızı biliyor. Sonra bir gün, siz farkında olmadan, camın dibinde duruyor. Bahçe duvarının ardında bekliyor. Aynı ağacın dibinde izmaritlerini biriktiriyor. Kameranın kör noktasında sessizce nefes alıyor. Ve siz bunu bilemezsiniz.
Bu yalnızca bakmak değildir. Bu, insanın yaşam alanına izinsiz sızmak, ruhuna temas etmeden önce çevresinde daireler çizerek dolaşmaktır. Görünmez bir el gibi, varlığı sezilen ama kanıtlanamayan bir ağırlık gibi. Bazı şiddetler önce böyle başlar. Bakmakla. Takip etmekle. Saatleri kollamakla. Cesaret yoklamakla. Ve bir gün yalnızca göz yetmez hale geldiğinde, dokunma isteği başlar. Bu yüzden röntgencilik sadece psikolojik bir şiddet değil, fiili şiddetin yani vurmanın, yaklaşmanın, temas etmeye zorlamanın hazırlık eşiğidir.
Bu şiddetin en ağır yanı belirsizliğidir. İnsan bazen gerçekten izlenir, bazen sadece öyle olduğunu sanar. Ama zihnin bilmediğini korkuyla tamamlaması, çoğu zaman gerçeğin kendisinden daha ağırdır. Bunu yaşayan biri bilir. Perdeler kapanır, camın önünden geçerken nefes tutulur, uyku hafifler. Çünkü uyku artık dinlenmek değil, savunmasız kalmaktır.
Röntgencilik yalnızca gizli bir merak değildir. Sahip olmak, kontrol etmek, yönetmek arzusudur. İnsanı sadece izlemekle kalmaz, zihninde ele geçirmeye çalışır. Dijital arşivlerde saklanan fotoğraflar, gizlice alınmış ekran görüntüleri, kapalı sandığınız hikayelerin kaydedilmesi, hepsi görünmeyen bir işgalin parçasıdır. Göz dediğiniz şey artık sadece görmek için değil, elde etmek için kullanılır.
Ama hikâye yalnızca failden ibaret değildir. Bazen farkında olmadan buna zemin hazırlayan bir taraf da vardır. Özelini sürekli paylaşan, her adımını duyuran, konumunu açık bırakan. Fakat bu, suçu paylaşmak değildir. Kapının aralık olması içeri girenin suçunu hafifletmez. Pencerenin açık olması hırsıza masumiyet kazandırmaz. Fail yine faildir. Ve röntgencilik yine şiddettir.
Yine de sormadan edemeyiz. İnsan neden hem görünmek ister hem de görünmekten korkar. Bu çağda görünür olmak değer sanılırken görünürlüğün bedeli çoğu zaman sessiz bir gözetlenişe dönüşür. Herkes bakar ama bazıları izler. Bazıları görür ama bazıları saklar.
Ve evet, bazen biri gerçekten sizi izliyordur. Bazen de kimse yoktur. Ama ihtimalin kendisi bile uykuları kaçırmaya yeter. Çünkü insanı asıl yaralayan şey izlenmek değil, izlenip izlenmediğini bilememektir.
Bilemezsiniz.
Ve bilmemek bazen başınıza gelecek o şeyden bile ağırdır.
Çünkü şiddet çoğu zaman önce bakarak başlar, sonra yaklaşır.

