Büyük bir çöküş içindeyiz, aman dikkat
07 Kasım 2025

Meşhur laf Turgut Özal’a ait. 

1990’ların başında ilk özel televizyonlar Anayasaya ve kanuna karşı hile yoluyla yayınlanmaya başlamıştı.

İlk özel TV’nin (Star TV) ortağı da zaten Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal’dı.

Bir yerde bu özel TV yayınlarının Anayasaya aykırı olup olmadığı soruldu Özal’a, o da unutulmaz cümlesini söyledi:

“Anayasayı bir defa delmekten bir şey olmaz.”

***

Gerçekten de, Anayasanın bir veya daha fazla maddesi fiili davranışlarla uygulanmazsa ne olur?

Anayasanın aslında hiçbir cebri koruması yok. Bu Anayasa uyarınca görev yapan pek çok kişi “Anayasayı korumaya” da yemin ediyor ama onlar bu görevlerini ihmal eder, Anayasayı korumazlarsa ne olacağı belli değil.

Tabii yanlış söylemiş olmayayım: Türk Ceza Kanunu’nun dördüncü kısmının beşinci bölümü “Anayasal Düzene ve Bu düzenin İşleyişine Karşı Suçlar” başlığını taşıyor, 309’dan 316’ya kadar yedi madde var bu bölümde.

Yalnız bir sorun var: Bu maddelerin tamamı “cebir ve şiddet kullanarak” bu suçların işlenmesini cezalandırıyor. Yani silahlı kalkışma hallerini cezalandırıyor.

Peki ya cebir ve şiddet hiç olmadan, mesela yapması gereken işi yapmayarak veya bir mahkeme kararını uygulamayarak veya Anayasada yazılı açık hükme rağmen başka türlü davranarak Anayasal düzenin işlemesi engellenirse?

Ceza Kanunu bu konuyu düzenlememiş.

Belli ki yasa yapıcıların aklına dahi gelmemiş böyle bir şey olabileceği, bir kamu görevlisinin veya bir siyasetçinin, en vahimi bir mahkemenin Anayasal düzenin işlemesini engelleyeceği hayal dahi edilmemiş.

Anglo saksonlar böyle durumlara benim bayıldığım bir isim veriyor: “Failure of imagination.”

“Hayallerin ötesinde” diye çevirsem bana kızar mısınız?

***

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, geçici maddelerini saymazsak 177 madde. Son madde de yürürlük maddesi olduğu için onu da saymayabiliriz.

Elimizde 176 tane seçenek var. Hangisini uygulamak istemiyorsun, seç beğen al.

Örneğin dün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar” diyen 153. maddeyi uygulamamayı seçti.

Aslında aynı mahkeme ve ona ilave olarak Yargıtay’ın 3. Ceza Dairesi iki yıl önce de aynı şeyi yapmış, yine aynı maddeyi uygulamamıştı.

Aradan iki yıl geçti. Anayasamızın çok temel önemde bir maddesi fiilen uygulanmadı ve çok az kişiden ses çıktı. 

“Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye” bağlı kalacağına yemin eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Anayasanın bu maddesinin uygulanmamasını “Yüksek yargı organları arasında bir anlaşmazlık” olarak niteledi, araya hiç girmedi.

“Hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye” bağlı kalacağına; “Anayasaya sadakattan ayrılmayacağına” yemin eden milletvekilleri kıllarını kıpırdatmadı, Anayasanın bir maddesinin uygulanmamasını dert edinmedi, bir yasa çıkartarak Anayasanın uygulanmasını sağlama yoluna gitmedi.

Aradan iki yıldan fazla zaman geçti ve şimdi 13. Ağır Ceza heyeti iki yıl önce yaptıkları şeyin yanlarına kalmış olmasının verdiği öz güvenle aynı Anayasa maddesini bir kez daha uygulamıyor, Anayasa Mahkemesi kararına direniyor.

***

Az önce “Failure of imagination” dedim ya…

Gelin “hayallerin ötesi”ni düşünelim biraz, bir nevi fantezi olarak.

Yarın Cumhurbaşkanı, “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” diyen 101. maddeye uymayı reddeder ve aday olursa ne olur?

Yüksek Seçim Kurulu bu maddeye rağmen o adaylığa onay verirse ne olur?

Yine Cumhurbaşkanı, “Seçim beş yılda bir yapılır diyor ama ben seçimi yapmıyorum, biraz daha burada kalacağım” derse ne olur?

Cumhurbaşkanı’nın bu saydığım hayali durumları yapmamasının önündeki engel nedir?

Az önce yazdım, TCK böyle şeyleri suç kabul etmiyor.

Öyleyse cumhurbaşkanını Anayasaya uygun davranmaya iten yegane şey, onun kendi içindeki Anayasa sevgisi, saygısı ve sadakati. Başka hiçbir zorlayıcı şey yok.

“Yok canım, Anayasaya uymamazlık etmez” demeyin, kanun Nasrettin Hoca’nın deyimiyle “Eşeği sağlam kazığa bağlayıp” ondan sonra kişilerin karakter ve ferasetine güvenmenin adıdır.

Ama düşünün, yegane işi kanunları uygulamak olan koca koca ağır ceza hakimleri, Yargıtay Ceza Dairesi hakimleri canlarını sıktığı için bir Anayasa maddesini görmezden gelebiliyorsa, başka kim ne yapmaz?

***

Hukuk devleti dediğimiz şey, tabiri caizse kumdan bir kaleye veya oyun kağıtlarından yapılmış bir eve benzer.

Bir minik dalga, saatlerce uğraşarak yaptığınız kumdan kaleyi siler süpürür. Bir kartı yerinden oynatırsınız, bütün kağıttan eviniz çöker gider.

Hukuk devleti, hepimizin Anayasaya ve yasalara uygun hareket edeceğimiz varsayımına dayalıdır. Anayasa, çoktan seçmeli bir mönü değildir, canınızın istediği bölümüne saygı gösterip istemediği bölümüne saygısızlık edemezsiniz.

Bir maddesini uygulamadığınızda o kağıttan eviniz çatırdamaya ve çökmeye başlar. Bu çökme başka hiçbir şeye benzemez, hepimiz birden altında kalırız, sahip olduğumuz uygarlığımız, bize güven içinde yaşama güvencesi veren şeyler birer birer yok olur.

35 yıl önce aldığınız diploma, zaman aşımı vs hiçbir kurala uyulmadan iptal olursa yarın evinizin tapusu da iptal olabilir, bankadaki hesabınıza da el konabilir, binbir emekle büyüttüğünüz şirketiniz de elinizden gidebilir.

Türkiye’de yaşadığımız şey de bu işte. 

Ve bu çöküşün nerede duracağını bilmiyoruz. Nasıl duracağını da bilmiyoruz.

ÇOK OKUNANLAR