Evet, zoru başardı. Evet, bu kadarı dahi bir tür devrim sayılır. Zohran Mamdani, karşısındaki muazzam güçlere rağmen; Trump ve taraftarlarına, kendi partisinin “babalarına”, merkez medyanın yıpratma savaşına, kentin elitlerinin karşı durmasına rağmen New York Belediye Başkanlığı seçimini farklı kazandı.
Hayır, sadece sosyal medya başarısıyla kazanmadı. 30 bin gönüllüyle birlikte, sokak sokak , kapı kapı gezerek kazandı. Hayır, sadece insanların günlük hayatına dokunan vaatler sayesinde kazanmadı. Kimlik siyaseti de yaptı. İsrail’e karşı, Filistin yanlısı, göçmen dostu, Trump karşıtı, Müslüman, Hint-Afrika kökenli kimliğini olabilecek en yüksek sesle dile getirdi ve bu siyasal/sosyal kimliği bir avantaja dönüştürdü. Geniş bir “koalisyonun” desteğini alabilmesinin sırrı biraz da bu kimlikti.
Evet, bir stratejisi vardı, iyi konuşuyordu, örgütlemesini biliyordu, etkili ittifaklar oluşturmuştu, karşı cepheyle de diyalog kurmayı başarabiliyordu. (Jerusalem Post’a göre, New York’a gelirse Netanyahu’yu tutuklatacağını söyleyen Mamdani’ye kentte yaşayan Yahudiler’in üçte biri oy vermişti.) Ama esas olarak, insanlara “bizden biri” duygusunu veriyordu ve bunun için özel bir çaba sarf etmiyordu, öyleydi zaten. Sosyal medya filmleri ya sokakta ya kampanya çalışmalarının yapıldığı gönüllü evlerinde ya da her zaman yemek yediği mahalle kebapçısında, dürümcüsünde çekilmişti. Taktik olarak değil, doğal olandan yana tercihini koyduğu, öyle rahat ettiği için. (Tik Tok kullanıcısının hoşlanacağı, düşünülmüş, “yaratıcı” gönderileri de vardı tabii… Ama ekibi, kapı kapı dolaşırken, onun bir sosyal medya fenomeni değil, Demokrat Parti’nin belediye başkan adayı olduğunu vurgulamaya özel önem veriyordu.) Seçimi kazandığının ertesi günü ilk basın toplantısını bir parkta yapmıştı. İşte bunlardan dolayı insanlar onun yanında keyifle, huzurla, coşkuyla, onun eşiti olarak yürüyordu. Bu durumu en iyi kendisinin bir sözü anlatıyor: “Bu bir kampanya değil, bir hareket.”

Altı ay önce kimsenin tanımadığı biriydi
New York’luların bile ancak ön seçim sürecinde tanıyabildiği Mamdani, 6 ayda bütün dünyanın dikkatini çeken ve izlenen biri oluverdi. Başlangıçta pek çok karalamaya maruz kaldı. Tecrübesizliğinden dem vuruldu. Mamdani ile New York’u bir kaosun beklediği görüntüsü yaratılmaya çalışıldı. Mamdani seçilirse, insanlar New York’tan kaçmak zorunda kalacaktı.
Seçim yaklaştıkça, Mamdani’nin kazanacağı kesinleşmeye başladı. Artık daha magazinel haberler yapılabilirdi. Belediye başkan adayı ne giyiyor, nerede ne yiyiyor, kimle evli, eşi ne iş yapıyor, nerede tanışmışlar, nasıl evlenmişler… Oldukça Amerikan bir Mamdani çılgınlığı…
Bu magazin haberleri, Mamdani’ye şiddetle karşı çıkan merkez medyanın yavaş yavaş yumuşadığını düşündürmesin. Son ana kadar aleyhte eleştiri ve uyarılardan vaz geçilmedi. Medya eleştirisinde ABD’nin en saygın yayınlarından biri olan, Columbia Üniversitesi Gazetecilik Okulu’nun yayın organı Columbia Journalism Review, Trump destekçisi Rupert Murdoch’un The Wall Street Journal’inin (WSJ) tavrını, “önlüğü tutuşunca çamurda çılgınca yuvarlanan beceriksiz bir barbekü şefi”ne benzetmişti. (Cümleyi her okuyuşumda bir gülme tutuyor beni.) Haziran’daki ön seçimden beri, WSJ, Mamdani aleyhine, 50’yi aşkın editörler kurulu ve konuk yazar makalesi yayınlamıştı.
Seçimler bitince bu kez de, “nasıl kazandı, başarısının sırları neydi, Demokratlar’ın kurtarıcısı olabilir mi, Mamdani’nin kampanyasından hangi dersler çıkarabilir” konulu yazılar ortalığı kapladı. “Mamdani’ye tavsiyeler” birbiri ardına sıralandı. New York Times bunun için uzunca bir “editörler kurulu” yazısı kaleme almıştı. Bu yayın organları, Mamdani’nin peşini bırakmayacak elbette, başını ağrıtmaya devam edecek.

Mamdani’nin seçilmesi bir dönüm noktası mı?
İnsanların kafasında (sadece ABD’de değil, her yerde) bir sürü soru var: Bu seçim Amerika, hatta dünya politikasında bir dönüm noktası olabilir mi? Mamdani popülist mi? Vaatlerinin içi boş mu, koltuğa oturunca unutur mu? Adamı bırakırlar mı bu dediklerini yapsın?
Mamdani başarılı olursa, geriye doğru bakıp “4 Kasım seçimini kazanması bir dönüm noktasıydı” diyebiliriz. Ya da dünyada başkaları ondan ilham alırsa, Mamdaniler çoğalırsa, “dönüm noktası”na işaret edebiliriz. Şu sıra, başarılı olmasını umut etme ya da şiddetle arzu etme noktasındayız henüz.
Mamdani’nin başarılı olduğuna nasıl kanaat getireceğiz? “Vaatlerini yerine getirmişse başarılıdır” diyenler çoğunlukta olacaktır. Ben biraz başka türlü bakıyorum. Siyasetin başarı tarifi basittir aslında: Yeniden Seçilmek. İtirazlarınızı duyuyorum. Evet, başarısız addedilen ama doğru dürüst alternatifi olmayan biri de yeniden seçilebilir. (Hile, hurda, baskı vb.’yi bir tarafa bırakıyorum.) Bu durumda Mamdani için şunu söyleyebiliriz: Seçmenlerini büyük hayal kırıklığına uğratmaz, vaatlerinin bir kısmını yerine getirir, geniş kitlelerle bugünkü iletişimini korursa başarılı olacak (ya da sayılacak) ve bel altı vuruşlara maruz kalmazsa yeniden seçilecek. O zaman eli-kolu çok daha serbest olacak. Peki, vaatlerini kısmen yerine getirmesi gerçekten yeterli olacak mı?
Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan üçüncü dönemini sürdürüyor
Düşünün, o burunlarından kıl aldırmayan; imparatorluk artık ortada olmasa da imparatorluk gururunu genlerinde taşıyan; çok renkli, çok kültürlü olmakla övünüp, yabancılardan, hele Müslümanlardan hiç hoşlanmayan İngilizler, başkentleri Londra’ya İşçi Partili, Pakistan asıllı, müslüman Sadiq Khan belediye başkanı seçildiğinde nasıl bir şok geçirdi…
Khan ile Mamdani’yi bir tutmuyorum. Khan çok daha ılımılı bir sol çizgiden geliyordu. Londra doğumluydu. Milletvekiliği ve merkezi hükümette bürokratlık yapmıştı. (Mamdani ise eyalet meclisi üyesiydi.) 2016’da belediye başkanı seçildiğinde 46 yaşındaydı. Kendi partisinin desteği arkasındaydı. Başında Trump gibi bir bela yoktu ama belediye başkanlığının ilk iki döneminde iktidarda Muhafazakar Parti vardı. 2024’ten beri üçüncü dönemini sürdürüyor ve ilk kez bu dönemde merkezi hükümette kendi partisi var. Kral’ın kendisine şövalyelik payesi verdiğini de geçerken ekleyelim.
Sadiq Khan, seçim vaatlerini kısmen yerine getirebilmiş olmasına rağmen başkanlığının üçüncü dönemini sürdürüyor. Konut sorunu, ulaşım sorunu, devlet ilkokulu öğrencilerine ücretsiz öğle yemeği ve suç oranlarının azaltılması başlıca seçim vaatleriydi.
Khan, uygun fiyatlı konut üretimine ciddi biçimde yüklenmiş olmasına rağmen, söz verdiği adetlere hiçbir zaman ulaşamadı. Londra’da hâlâ konut fiyatları ve kiralar çok yüksek, ciddi bir konut açığı var. Ulaşımda 5 yıl kadar bilet fiyatlarını dondurdu ama sonra zam yapmak zorunda kaldı. Buna karşılık, toplu taşımayı yaygınlaştırdı. Araba sahiplerine, şehir içine girme, egzost (emisyon) vergisi gibi vergiler getirdi. Şehir içinde azami hızları düşürdü. İlkokul öğrencilerine ücretsiz öğle yemeği verdi ve vermeyi sürdürüyor. Suç oranları ise yer yer azalmasına rağmen hâlâ çok yüksek.
Vaatlerini tümüyle yerine getirememiş olsa da aynı belediye başkanının tekrar tekrar seçilmesi, ülkedeki politik kutuplaşmaya, alternatiflerinin daha kötü olacağı düşüncesine bağlanabilir. Ne de olsa Londra ve New York gibi kentler ulusal politikaların sağa doğru kaymasına en çok direnen megapoller. İngiltere Brexit’i kabul etti ama Londra açık ara (20 puana yakın) Brexit karşıtıydı. ABD’de başkanlık seçimini Trump kazandı ama Demokrat aday Kamala Harris New York’ta ona 12 puandan fazla fark atmıştı.
Ne kadar “radikal” gözükürse gözüksün, New York’lular, vaatlerinden sadece bir kısmını gerçekleştirebilse bile Mamdani’ye hoşgörülü davranacaklardır. Başladığı işi bitirmesine izin vereceklerdir. Yeter ki Trump’ın saldırılarını, hiç değilse parlamento ara seçimlerine kadar savuşturabilsin.

Trump New York’tan da, New Yorklular’dan da nefret ediyor
Daha ön seçimlerde Mamdani’ye “Çılgın komünist” yaftasını yapıştıran, “seçilirse New York’ta çok kötü şeyler olacak” diyen Trump, seçim yarışının sonlarına doğru, Mamdani seçilirse New York’u federal fonlardan yararlandırmayacağını söylemişti. Seçildikten sonra da New York’un kaybedilmesiyle ilgili olarak, “bu konuyla ilgileneceğiz,” dedi ve kendi sosyal medya hesabından da “şimdi başlıyoruz” mesajı attı. Mamdani’nin zaferini genel politik arenada nasıl kullanacağının işaretini de “ara seçimlerde Demokratlar’ın parlamentoya Mamdani gibileri doldurmak isteyeceklerini” söyleyerek verdi.
Öte yandan Trump New York’a genel olarak düşman. Kentte kesin olarak bir göçmen operasyonu yapmak ve New York’a Ulusal Muhafızlar’ı yerleştirmek istiyor. Ancak şu anda kamuoyu desteğinin en düşük olduğu dönemini yaşıyor. Danışmanları, “Mamdani’nin hata yapmasını bekleyelim” diyecektir. Trump ise ne kadar sabredecek bilinmez. Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza İdaresi’nin (ICE) maskeli elemanlarının yüksek şiddet içeren bir göçmen avına girişerek provokasyon yaratma olasılıkları yüksek. O zaman Ulusal Muhafızlar’a başvurulabilir ve ardından da “göçmenlere ilişkin federal yasaların uygulanmasını engelleyen” Mamdani hakkında “işlemlere” başlanabilir. Çeşitli tehditlerle, Mamdani’ye destek veren işadamı, entelektüel, gazeteci, yargı mensubu, yüksek bürokratların etkisizleştirilmesi de başvurulacak yöntemlerden biri olabilir.
Mamdani’yi kendi partisi de frenlemeye çalışacak
Demokrat Parti Mamdani’nin kampanyasına, iki yıl sonra yapılacak parlamento ara seçimlerinde “kazandıracak” ipuçlarını veren bir çalışma olarak bakmıyor henüz… Daha ziyade partinin kurulu düzenine yönelik bir tehdit olarak görüyor. (Şimdiden sağda solda, belediye meclislerinde, kendilerine demokratik sosyalist demeseler de, Mamdani’den ilham alan genç üyelerin belirmeye başladığı görülüyor.) Tabandan gelen baskı, bazı yeni, Mamdani modeli adaylara yeşil ışık yakılmasını sağlayabilir ama partinin silkinip kendine gelmesini beklememek lazım.
Önümüzdeki günlerde, daha çok, Demokrat Parti’nin Mamdani’yi frenleme çabalarına şahit olacağımızı düşünüyorum. Bunun için eski Başkan Barak Obama görevlendirilmiş gibi… Obama, Seçimden kısa bir süre önce, Mamdani’ye, arzu ederse belediyenin Danışma Kurulu’nda yer alabileceğini söylemişti. Obama’nın “âkil” önerilerle bir “iç fren” vazifesi görmesi beklenebilir. New York eyalet valisi Demokrat Kathy Hochul, seçim kampanyasının ikinci yarısından itibaren aktif bir destekçi olarak kendini ortaya attı. Bunu daha ziyade, 2026 seçimlerinde Mamdani’nin tabanından yararlanmak düşüncesiyle yaptığı yorumları ortalıkta dolaştı. Hochul’un, Mamdani’nin New York’un zenginlerine ayrı bir vergi uygulama düşüncesine karşı olduğu biliniyor. Vali, bu konuda onu frenlerken, başka projelerde destekleyerek denge sağlamaya çalışacaktır.
Mamdani sanıldığından daha kararlı ve hazırlıklı
Seçimin hemen ertesi günü basın önüne çıkardığı ve “geçiş takımı” olarak tanıttığı beş yardımcısı (beşi de kadın), ileri sürülen “tecrübe açığını” rahatlıkla kapatabileceğini gösteriyor. Hepsi uzmanlıkları ve tecrübeleriyle tek tek ele alınmayı hak eden bu beş kişilik yönetim takımı, belediye, sivil toplum ve federal bürokraside en üst düzey görevlerde bulunmuş isimlerden oluşuyor. “Geçiş takımı” ifadesi, bu takımın geçici olacağını değil, belediyeyi eski yönetim anlayışından yeni yönetim anlayışına geçireceğini işaret etmek için kullanılıyor.
Seçildikten sonraki ilk TV röportajında “fazla vaktimiz yok” diyen Mamdani’nin, 1 Ocak’ta koltuğuna oturur oturmaz hemen işe koyulacağını varsayabiliriz. Muhtemelen nispeten kolay ve hızlı sonuç alınacak değişikliklerden başlayarak daha zor hamleler için zaman kazanmaya çalışacak. New York Times’a (NYT) verdiği telefon röportajında ise Mamdani, kararlılığını ortaya koymuş ve belli ki gazeteyi de biraz ürkütmüş: “Bu seçimlerde kazandığımız yetki konusunda da net olmak istiyorum. Bu yetki, seçim kampanyasında vaat ettiğimiz gündemi hayata geçirme yetkisidir… Destekçilerim ve hareketimiz tutarlı bir siyaset, yani çalışanların ihtiyaçlarına odaklanan bir siyaset istiyor… Vergi sistemimizin, çalışanların ihanete uğradığı birçok konunun (sadece) bir örneği olduğunu düşünüyorum.”
Bu sözleri şunun için önemsiyorum. Seçim yaklaşırken Mamdani bazı sert ifadelerini yumuşatmış, kimilerine göre “daha uzlaşmacı” bir görünüm sergilemişti. Ancak, onu “popülist” olarak niteleyenlere inat ne önce, ne sonra herhangi bir U-dönüşü yapmadı.
Mamdani popülist mi?
Popülizmin tarifi biraz körün fili tarifine benziyor. Herkes durduğu yerden, eliyle tutabildiğini anlatıyor. Tabii akademisyenler de konu üzerinde çalışmış ve başlangıçta tamamen aşırı sağ akımların pratiğinden çıkardıkları sonuçları, zamanla sola da uyarlamışlar.
Popülizm, en basit haliyle, siyaseti “saf halk” ile “yozlaşmış elit” arasındaki bir mücadele olarak çerçeveleyen bir siyasi yaklaşım olarak tarif ediliyor. Popülistlerin, faaliyetlerini, “Halkın sesi” olarak, halka karşı “komplo içinde” olan yerleşik düzene ve kurumlarına karşı mücadele olarak tanımladıkları belirtiliyor.
Bu kadarıyla baktığınızda, sağın bu iddialarla ortaya çıkması yadırganacak bir şeydir, geleneksel yapısına uymaz ve akademik incelemenin konusu olmalıdır. Ama sol? Varoluşunu, bu bakış açısına, halkın sesi olarak yerleşik düzenle mücadeleye temellendirmiş Sosyalizm için de aynı çerçeveyi, “sol popülizm” diyerek kullanmak tuhaf değil mi?
Belki şu noktada tuhaf değil: Bu tariflerin daha “avam” tamamlayıcıları var. Popülistler yabancı düşmanı olur (bu genellikle sadece sağı ilgilendiriyor); seçim döneminde verdikleri sözler, halkı tavlamak içindir, iktidara gelince çoğunu unuturlar, kendileri elitin bir parçası olurlar; bir de, popülist siyaset her zaman otokratik yönetime dönüşür, demokrasinin yerleşik kurum ve kuralları kademeli olarak ortadan kaldırılır. (Bu da sağ pratikten kaynaklanan bir görüş ama, sol cenahta da olabiliyor. Böyle bir örneği, Daniel Ortega’nın Nikaragua’sını bu köşede daha önce ele almıştık.)
Yabancı düşmanlığının Mamdani ile ilişkisinin olamayacağı açık. Bir belediyenin, temsil ettiği seçmenlere karşı otokratik bir tavır benimsemesi ise ancak “salaklıkla” açıklanabilir. (Sadece otokrat bir merkezi yönetimin atadığı belediye başkanları “dediğim dedik, çaldığım düdük” tavrıyla bir kenti yönetebilir.) Geriye tek bir şey kalıyor: Mamdani, gerçekleştiremeyeceği vaatlerle, seçmenlerini kendine çekmiştir ve koltuğuna oturduğunda bunların çoğunu yapmayacaktır. Yani halkı alenen kandırmıştır.
Mamdani’ninkiler gerçekleştirilemeyecek vaatler midir?
İngiliz The Guardian, seçimin ertesi günü, alttan alta Amerikalılarla dalga geçen bir haber yayınladı. Hollandalı gazeteci, çevreci ve eski hükümet danışmanı Alexander Verbeek’in şu sözleri haberin konusunu iyi anlatıyordu: “(Mamdani) Avrupalıların doğal kabul ettiği, ancak Amerikalılara imkansız olduğu söylenen şeyleri vaat etti.” Verbeek bu ifadesini bir kahve sohbetinde kulağına çalınan sözlerle destekliyordu: “Nihayet normal bir şeyler söyleyen bir Amerikalı politikacı…” Verbeek, “Normal. İşte kelime bu,” diyordu, “Burada, kamu programları aracılığıyla birbirimize bakmak (birbirimizi korumak) radikal sosyalizm değildir.”
Guardian, haberinde, Mamdani’nin vaadi olan ücretsiz toplu ulaşımın Estonya’nın başkenti Talin’de on yıldır uygulandığını, bu uygulamanın daha sonra Fransa’nın Montpellier ve Dunkirk kentlerine, Lüksemburg’a ve Malta’ya sıçradığını hatırlatıyordu. Belediye Marketleri vaadine de İstanbul’u örnek gösteriyordu. (Aslında Halk Market’in yanı sıra, ücretsiz Halk Süt, ucuz Halk Ekmek ve ucuz Kent Lokantaları gibi uygulamalar da var. )
Mamdani’nin ücretsiz çocuk bakımı en iddialı önerileri arasında… 6 aylıktan 5 yaşına kadar bakım ve eğitim vaadini kapsıyor. Ama bu da ne Amerika’da ne dünyada bir ilk… Gurdian’ın verdiği örneklere göre, New York seçiminden günlerce önce, New Mexico, tüm sakinlerine ücretsiz çocuk bakımı hizmeti sunan ilk ABD eyaleti olmuştu. Berlin’de, 2018 yılından bu yana, çocukların birinci yaş günlerinden okul başlangıcına kadar ücretsiz çocuk bakımı mevcuttu ancak merkezler öğle yemeği ve ders dışı etkinlikler gibi hizmetler için ek ücret talep edebiliyorlardı. Portekiz’de ücretsiz çocuk bakımı, kuzey Avrupa ülkelerinde çocuk bakımı sübvansiyonları hükümet politikasıydı.
Guardian, Mamdani’nin vaatleri arasında yeni ebeveynlere bebek bezi, ıslak mendil, emzirme pedleri, kundak ve kitap gibi ürünlerin yer aldığı ücretsiz bir bebek sepeti sağlama vaadinin de yer aldığını belirterek, Finlandiya’da “bebek kutusu” uygulamasının 1949’dan beri var olan bir yardım olduğuna dikkat çekiyor ve o zamandan beri dünya çapında 60 ülkede yaklaşık 100 program tarafından benimsendiğini vurguluyordu. Biz de bundan daha kapsamlı bir “Yenidoğan Destek Paketi”nin, İstanbul, Ankara, izmir, Mardin, Osmaniye, Uşak, Gaziantep, Muğla, Karabük gibi belediyelerimiz tarafından ihtiyaç sahibi ailelere dağıtıldığını belirtelim.
Parayı nereden bulacak, Trump’ı nasıl başından atacak
Tabii ki aslında New York Belediyesi’nin devasa bir bütçesi var. Kendisi de bir ara bunu bu şekilde ifade etti. Yine de, bütün bunları finanse etmek için Mamdani’nin şehrin elitlerinin boğazını sıkacağından yoğun şekilde dem vuruluyor. New York Belediyesi’nin salacağı ek vergilerin, dünya kapitalizminin başkentinin kaymak tabakası için “kürdan” sayılacağını söylemeye gerek yok. Ama bunun “düzen bozucu” bir hareket olacağı da aşikar. Mamdani bu konuda geri adım atamaz. Seçmenlerinin en büyük beklentisi bu. Ayrıca işbaşına gelen sağ popülistlerin başlıca programının “vergi indirimi” olduğu düşünülürse, bu bir turnusol kağıdı. Ama tıpkı Fransa’daki Zucman vergisi tartışmalarında yapılan hesapların gösterdiği gibi, sınırlı bir kesimi kapsayacak bu ek vergiler yüzünden, birilerinin New York’u terk edeceğini düşünmek safdillik olur.
Mamdani’nin aklında muhtemelen bazı gelir getirici projeler de var ve bunların finansmanı için, (yasalar, kurallar, sınırlamalar çerçevesinde) doğrudan New York halkına borçlanabilir. Yarattığı güven buna imkan verecektir. Öte yandan, Mamdani kampanyasını tamamen kitlesel bağışla ve gönüllülerle yürütmüştü. Seçim akşamı verilen zafer partisinde, Mamdani New Yorklulara, “sizden seçim bağışlarını durdurmanızı istemiştim, şimdi yeniden başlayabilirsiniz,” demişti. Zaten beş yardımcısından biri de “kurumsal bağış toplama” uzmanı. Bir yandan kitlesel, bir yandan kurumsal bağış da devrede olacak sizin anlayacağınız… Bir gönüllü ordusunun işgüçleriyle belediyeye destek vermesi de hiç sürpriz olmaz.
Biliyorum, ondan sıkıldınız ama, bitirirken, mecburen yine Trump’a değineceğim. İki yıl sonra parlamento ara seçimleri var. Bu iki yıl içinde Mamdaniler’in çoğalmaması ve Demokratlar için yeni bir alternatif haline gelmemesi için Trump’ın New York’a ve Mamdani’ye büyük bir baskı uygulayacağını varsayabiliriz. Genç demokratik sosyalist, bu iki yılı az hasarla atlatabilirse, Trump’ın dikkatinin yönü değişecektir; başkanlık seçimlerinin sath-ı mailine girildiğinde, Demokrat Parti’nin çıkaracağı başkan adayına yoğunlaşacaktır. (Mamdani ABD doğumlu değil, başkan olamaz. Belki böylesi daha iyi…) Bence Mamdani’ni şansı var. O da bu şansı iyi değerlendirecek birine benziyor. Her ne olursa olsun, bütün dünyaya umut ve ilham saçmasının önüne geçilemez. Gözümüz, yüreğimiz onda…

