İki başkanın yan yana sevinç sahnesi ve Fener stadında bir açılış devrimi
03 Aralık 2025

Aziz Yıldırım’ın başkanlıktan ayrıldığı günden beri Fenerbahçe Chobani Stadına ilk defa önceki gece adım attım.

Nedeni de bir Alman arkadaşımın oğlunun bir Fenerbahçe-Galatasaray derbisi seyretmek istemesiydi.

Bild Gazetesi’nin eski Genel Yayın Yönetmeni Kai Diekmann’ın oğlu Kolja 3 yıldır benden kendisini bir Türkiye derbisine götürmemi istiyordu.

“Bütün arkadaş grubum en iyi derbinin Fenerbahçe-Galatasaray derbisi olduğunu söylüyor” diyordu.

Sonunda önceki akşam oradaydık.

Sadettin Saran’a attığım mesaja gelen cevap emojisi

Maçtan önce Sadettin Saran’a bir WahtsApp mesajı atıp başarılar diledim.

Gelen cevabın altında imza olarak öyle bir emoji vardı ki…

Çok hoşuma gitti.

Onun son zamanlarda tribüne verdiği coşkuyu çok iyi anlatan bir imza emojiydi çünkü…

Pazartesi akşamı derbi olayında bir devrim yaşadık

İyi ki de gitmişim.

Çünkü Pazartesi gecesi bir derbi vardı, ama seyrettiğim olay bir derbinin ötesindeydi.

Bir sosyolog gözüyle baktığımda bana göre derbinin açılış şovu Türk futbol tarihinde bir dönüm noktasıydı.

Türkiye’ye modern stad anlayışını getiren Fenerbahçe, önceki akşam da modern açılış şovu anlayışını getirdi.

Küçük çaplı bir Superbowl, NBA devrearası şovu gibi

Müzik, tasarım, ses düzeni, ışık oyunları, tribünlerin tepesinden inen devasa pankartlar ve stadın tepesinde yazılı “Mustafa Kemal Atatürk” yazısı ile NBA ve Superbowl kalitesinde bir açılış şovu izledik.

Açılış şovunda beni en çok etkileyen görüntüye gelince…

Bulunduğum Maraton tarafındaki tribünün üzerinden devasa bir pankart indi ve biz o pankartın arkasında kaldık.

Pankarttaki Lefter ve etrafındaki futbolcuların anlattığı Fenerbahçe

Pankartın sol ucu ile yan tarafa asılan devasa pankart arasında bir açıklık vardı.

İşte o açıklıktan kale arkasındaki tribüne asılan pankartın bir parçası görünüyordu.

Elinde efsane çubuklu formalı tutan devasa bir Lefter görüntüsüydü  bu.

Etrafında Fenerbahçeli futbolcular vardı.

Kimi elini Lefter’e ve elindeki formaya uzatmış, kimi ona bakıyordu.

Futbolda ırkçılığı ezip geçen büyük bir tablo

Afrikalı, Avrupalı siyah futbolcular, Kuzey Afrikalılar, Brezilyalılar ve beyaz oyuncular.

Tablo bize iki şey anlatıyor.

Bir; 

Fenerbahçe bir Dünya takımıdır.  

İki; 

Bu takımda ırkçılığa asla yer yoktur.

Çizimler Latin Amerika sokaklarında gördüğümüz nahif sokak sanatçılarının elinden çıkmış gibiydi.

Zeyrek’in sokakları tribünlere taşınmış gibiydi.

Küçük çaplı bir Dany Boyle şovu izledik

Şovda giriş müziği, ses ve ışık oyunları bana Dany Boyle’un  hazırladığı Londra Olimpiyatlarının açılışını hatırlattı.

Tabii ki amma da abarttın diyeceksiniz. Doğru haklısınız.

Ama samimi olarak bana verdiği duygu buydu.

Bir gece önce Formula 1 sonra derbi… Ve rekabet geri geliyor

Derbi’den bir akşam önce Formula 1’in Katar ayağı yarışını izlemiştim.

Katar’da McLaren takımının “Pit’e girme” (lastik değiştirme) zamanlamasında yaptığı inanılmaz hata, son 3 haftaya neredeyse bitmiş gibi giren Formula 1 heyecanını tekrar zirveye taşıdı.

İlk üç sıradaki pilotun puanları birbirine çok yaklaştı ve şampiyon Abu Dhabi’deki son yarışta belli olacak.

Fenerbahçe-Galatasaray derbisine de öyle girdik.

Arada sadece 1 puan fark vardı ve bu da Süper Lig’e yeniden heyecan getirmişti.

Açılış şovu derbiye bambaşka bir hava verdi

Fenerbahçe seyircisini ve kendimi epeydir ilk defa bu kadar büyük bir heyecan içinde gördüm.

Derbinin büyüklüğüne uygun bir maç değildi.

Futbol bakımından çok tatmin olabileceğimiz bir oyun olmadı.

Ama bana sorarsanız büyük maçtı.

Açılış şovu bence iki takımın da büyüklüğünü daha arttıracak yeni bir derbi atmosferi yarattı.

Aziz Yıldırım stadyumlara yepyeni bir “Entertainement ve business” anlayışı getirmişti.

Futbol ve eğlence ekonomisinde yeni bir dönemdi bu.

Sadettin Saran da açılış şovunda yepyeni bir dönemi açtı.

Açılış adeta Wembley’deki Oasis Konseri gibiydi.

Son dakika golü bir kapanış şovu yarattı

Ancak bu maça yepyeni hava getiren bir şey daha vardı.

Kapanış şovu…

Tasarlanmış bir şov değildi.

Ancak son dakikada gelen beraberlik golü, bir anda kapanış şovuna dönüştü.

Burada beni çok sevindiren iki benzer  tablo vardı.

Birinci yeni başkan Sadettin Saran’ın artık bir Fenerbahçe klasiği haline gelen içten sevinci ve bu sevincini tribüne bulaştırması.

Epey bir süredir tribünde sadece gergin bir görüntüye alışmış Fenerbahçe için bence çok olumlu bir sahneydi bu.

Ali Koç’un oğlu ile sevinç sahnesini çok sevdim

Ama ikinci bir sahne daha vardı ki…

Bence o da bu derbiye tarihi bir özellik getirdi.

Bundan önceki Başkan Ali Koç’un da sahada olması ve gol atıldığında onun ve oğlunun hepimize taşan sevinci.

Görevi devreden ve devralan iki başkanın, bir geleneksel Japon tiyatrosu gibi yan yana,  simültane sevinciyle,  belki de  ilk defa böylesine güzel bir tabloyla tanık olduk.

Emin olun Fenerbahçe’ye güç verecek bir görüntüdür bu.

Umarım bir dahaki maçta Aziz Yıldırım da bu tabloya katılır. 

Beraberliğe rağmen taraftar staddan mutlu ayrıldı

Bunun sonucunu da o kapanış şovunda gördük.

Fenerbahçe kendi sahasında bir son dakika gölü ile beraberliği sağladı.

Ama dikkat ettim taraftar sahadan mutlu ayrılıyordu.

Lig yine başabaş gidecekti.

Fenerbahçe artık geriden gelip maç kazanabilen ve en azından kaybetmeyen bir takım haline gelmişti.

Takım ve taraftar ruhu iyidi…

Koridorda kapıya yürürken birden bir çocuk şarkısı duyuyorum

Maçtan sonra  koridorda yürürken birden merdivenin üst kısmından gelen neşe dolu bir çocuk sesi duydum.

“Yaşşa Fenerbahçe” diye öylesine büyük neşe, moral ve coşkuyla haykırıyordu ki, birden benim neşem ve coşkum da yükseldi.

8-9 yaşlarında bir çocuktu.

Üzerinde klasik çubuklu formamız vardı.

Babası beni görünce oğluna “Gel bak burada iyi bir Fenerbahçeli ağabeyin var. Birlikte fotoğraf çektirelim” dedi.

Birlikte poz verdik.

Ben de ona 9 yaşımdaki çubuklu formayla fotoğrafımı gösterdim

Ben de cep telefonumdaki fotoğraf arşivimi açtım. 9 yaşındayken İzmir’de Fenerbahçe forması ile çekilmiş fotoğrafımı gösterdim ve övünerek şunu söyledim:

“Bak seninle aynı yaşta ben de Fenerbahçeliydim. Üzerimde seninki gibi çubuklu forma var. Ama bir farkla. Benimki yakası bağcıklı forma.”

Yani Lefter forması…

Alsancak Stadında 10 saniye görmek için saatlerce beklediğim kahramanım

Lefter Küçükandonyadis….

Uğruna İzmir Alsancak stadının kapısında soğukta saatlerce beklediğim büyük kahramanım.

Sırf staddan ayrılıp otobüse binerken 10 saniye boyunca onu yakından görebileyim diye…

Biz İzmir Kahramanlar mahallesi çocuklarıydık.

Kahramanlarımız futbolculardı.

Lefter Küçükandonyadis ve Can Bartu…

Bir de mahallemizden olmadığı halde mahallemizin kahramanı saydığımız İzmirli Metin Oktay.

Galatasaray’a gitmesi bizin ona sevgimizi küçültmedi büyüttü.

Beni hem sevinçten hem üzüntüden ağlatanlar

Metin Oktay’ın ölümünü öğrendiğimde Antalya’da bir yüzme havuzundaydım.

Havuzun kenarına dayanıp dakikalarca ağladım.

Sanki hayatımın bir parçası kapanıyordu.

Lefter Atina’ya ziyarete gitmişti. Orada hastalandığında çok üzülmüştüm.

Sonra Aziz Başkan özel uçakla onu alıp getirdiğinde yine ağlamıştım.

Onu Fenerbahçe Stadında yapılan cenaze töreni ile uğurladık.

En çok o gün ağladım.

Biz Fenerbahçeli çocuklar sulugözlüyüz

İşte böyle…

Biz Fenerbahçe çocukları sulugözlüyüzdür.

Takımımız yenince sevinçten, yenilince üzüntüden ağlarız.

Ama en büyük yenilgiler bile bizi takımımızı sevmekten vazgeçiremez.

Yani arkadaş…

Yenmeye  doyamayız…

Yenilmeye doymak isteriz…

O stadda biber gazı yediğim yıllar

Önceki akşam maçtan sonra  işte böyle bir ruh halimdeydim…

O stadda çok sevindiğim günler oldu.

Çok üzüldüğüm günler de…

Biber gazı yediğim günler oldu.

Takımımıza karşı kurulan kumpası boşa çıkarmak için Aziz Yıldırım’la birlikte İsviçre’de UEFA Mahkemelerinde tanıklık yapmaya da işte bu duyguyla gittim.

Galatasaraysız bir Fenerbahçe de olamaz

Galatasaray bizim ezeli rakibimizdir.

Ama o da büyük takımdır.

Galatasaraysız, Beşiktaşsız bir Fenerbahçe de olamaz.

Yani diyeceğim şu;

Bu açılış şovu iki büyük takımın derbisine yakıştı…

Umarım Galatasaray da böyle güzel bir açılış şovu yapar derbide…

ÇOK OKUNANLAR