İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı özenle üstüne basa basa söylüyor: Oyuncu menajeri Ayşe Barım hakkında iki ayrı soruşturma var. Tutuklandığı Gezi olayları soruşturması ayrı, bir de savcılığın sosyal medyada görüp resen soruşturduğu “tekel oluşturma” suçlaması var.
Bu sabah Sabah gazetesinde yayınlanan bir haberi okuduğumda gözlerime inanamadım.
Büyük olasılıkla Ayşe Barım gözaltına alındığında telefonu dahil her şeyine polis tarafından el konuldu ve telefonunun içine bakıldı. Barım’ın WhatsApp hesapları da soruşturmalar çerçevesinde tarandı ve bunlar içinde menajerlik sektöründe tekel oluşturma suçlamasına dayanak teşkil edebilecek bazı yazışmalar bulundu.
Bu yazışmaları çarşaf çarşaf yayınlamış Sabah gazetesi.
Mesele şu: Yapım şirketleri, oyuncuları temsil eden menajerlere yüzde 10 komisyon veriyor. Menajerler ise yüzde 20 istiyor ve bunu sağlamak için bazı yapım şirketlerini, ki onlar sektörün en büyükleri olan MedYapım ve Ay Yapım, “Size oyuncu vermeyiz” diye tehdit etmeyi konuşuyorlar.
Bu yazışmaların ceza kanunuyla ne ilgisi var bilmiyorum, ama Rekabet Kanunu ile doğrudan ilgileri var elbette.
Yalnız yazışmaların içeriğinden çok daha önemlisi bence bu yazışmaların sızdırılmış olması.
Bu yazışmalar bir polisin elinde var, bir de eğer gönderdilerse soruşturma savcılığının.
Belki de hiçbir suçlama yöneltilmeyecek bir savcılık soruşturmasından söz ediyoruz burada; kanunlarımızda yer alan “Soruşturmanın gizliliği” ilkesi tam da bu durum için var olan bir ilke.
Umarım Barış Pehlivan, Serhan Asker ve Seda Selek’i “Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması ve Bilirkişiyi Etkilemeye Teşebbüs” suçlamasıyla alel ecele gözaltına aldıran savcılık bu sızıntıyı da soruşturuyordur.
Aman yanlış anlama olmasın, kimsenin gözaltına alınmasını istediğim yok, bunlar hep gözaltı işlemine gerek olmadan sorgulanabilir suç iddiaları.