• Canan Kaftancıoğlu’na zaman ayarlı mahkumiyet
    23 Haziran 2020

    CHP İstanbul İl Başkanı. Canan Kaftancıoğlu’nun beş ayrı suçtan aldığı 9 yıl 8 ay hapis cezası İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından onandı.  Kararın esası da siyasi yönü de yıllarca tartışılacaktır.

    Önce kararın yarattığı siyasi algıya bakalım…

    Adalet Bakanı daha konuşmadı ama sordukları zaman bağımsız bir mahkemede bir adli prosedürün işlediğini söylemesi şaşırtmayacaktır. Muhalefet ise hemen konuşmaya başladı; onlara göre dava siyasiydi siyasi bir mahkumiyet çıktı.

    Muhalefet kuşkularının çıkış noktasını son birkaç ayın gündem maddelerinde aramak gerekiyor. HaftalıkGazete’de kasti şekilde sertleştirilen siyasi gündemin, iktidarın planlı tutumuyla şekillendirildiğine ilişkin verileri son iki aydır ara ara toparlayıp aktarıyorduk. 

    Salgın zamanı yaşanan yumuşamanın ardından CHP’li belediyelerin yardım kampanyalarının FETÖ usullerine atıf yapılarak durdurulması, CHP’lilerin darbe çağrısı yaptığı yönündeki sert söylemler, ardından komşularını katletme planı yaptığı söylemeye kadar varan tehdit furyasına karşı iktidarın net duruş sergilememesi, ortamı gereceği önceden belli olan meslek odaları ve baro yasaları ile ilgili hazırlıkların baş göstermesi, İş Bankası’na el koyma planının raftan inmesi, arada Mersin’de İzmir’de hapse atılan CHP’liler,  bir kesimin Ayasofya’nın cami olması için duyduğu 86 yıllık özlemin  giderilmesi için bu dönemin seçilmesi… Hepsinin üzerine Canan Kaftancıoğlu’nun hapis cezası geldi.

    Konuyu analiz ederken ‘zamanlaması manidar’ klişesinin kullanılması için tüm taşlar döşeliydi. Nasıl kullanılmasın ki o klişe… İstanbul belediyesinin el değiştirdiği 23 Haziran 2019’un tam yıldönümünde kör göze parmak misali kazanan partinin il başkanına hapis kararı çıkıyor.

    Neden yıldönümünden kaçınılmadı?

    Yargı elbette yasalar ve prosedürlere bağlıdır ama kararı alanlar insandır ve yansımasının ne olacağını düşünür. Objektif bir karar aldığınızı düşünüyorsanız buna halel getirecek bir tesadüf, en ufak bir yanlış anlama ihtimalini bertaraf etmeye çalışırsınız.  

    Kararı bir hafta önce ya da sonra almak adalete bir şey kaybettirmezdi.  Kararın, açıkça meydan okuma olarak algılanması için özeklikle 23 Haziran’a denk getirildiğini düşünmemek elde değil.  Özellike, Kaftancıoğlu ile ilgili iddianamenin 31 Mart 2019’da İmamoğlu’nun kılpayı kazandığı ancak iptal edilen seçimlerin hemen ardından yazıldığı düşünülürse. Oysa Kaftancıoğlu’nun davaya konu sosyal medya mesajları 14 aydır, İstanbul il başkanı seçildiği Ocak 2018’den beri tartışılıyordu.

    2012-2017 yılları arasında atıldıklarında adli işlem konusu yapılmamış, İstanbul il başkanı seçilince doğal olarak siyasi tartışma konusu olmuş ancak dava açılmamış, iddianamesi ilk İstanbul seçimleri kazanılınca yazılmış,  haklarındaki nihai kararın  ise tesadüf eseri ikinci seçimin tam yıldönümünde verildiği tweetler söz konusu…

    Şimdi siz bu tesadüflere, Bahçeli eliyle açıktan sertleştirilen iklimi de ekleyin…  Bile isteye muhalefetin üzerine ve algılarına doğru bir siyasi harekat düzenlendiği izlenimine sahip olmak için altyapı mevcut.

    Sonu ne olur, ne planlanıyor derseniz orası spekülasyona girer ve bir analiz yazısını aşabilir. Şimdi biz davanın esasıyla devam edelim.

    Neyle suçlanıyordu?

    Kaftancıoğlu’nun suçlamaya konu tweetleri ile ilgili toplamda 17 yıl isteniyordu. Mahkemenin kararında suçlamaya konu tweetler beş ayrı grupta toplandı.

    Örgüt propogandasından 1 yıl 6 ay,  cumhurbaşkanına hakaretten 1 yıl 16 ay, kamu görevlisine alenen hakaretten 1 yıl 6 ay 20 gün, Türkiye Cumhuriyeti’ni alenen aşağılamaktan 1 yıl 8 ay, halkı kin ve düşmanlığa tahrikten 2 yıl 8 ay hapis cezası verildi.

    Kararın gerekçesini bilmiyoruz ama geçmişi üzerinden bazı şeyler söylenebilir.

    Kaftancıoğlu Erdoğan’ın annesine küfredilen bir tweeti paylaşması nedeniyle daha önce özür dilemişti. Ancak mahkemede bu işe yaramamış görünüyor. ‘Ermeni Soykırımı’nı tanıdığı yönünde attığı tweetin kendisine ait olmadığını söylemiş ama mahkemeye dinletememişti.  “Devlet katil değil seri katil” diye attığı 2014 tarihli tweet Türkiye Cumhuriyeti’ni alenen aşağılama konusunda suçlanmasına neden oluyordu. 15 Temmuz gecesi attığı tweetlerle halkı aşağılamakla suçlanıyordu.  PKK yöneticisi Sakine Cansız’ın Paris’te öldürülmesi sonrası attığı övücü tweetler nedeniyle örgüt propagandasından suçlanıyordu.

    İşin özü Twitter’a yazılan mesajların içeriğinde değil, bu içerikteki mesajlar için yıllar sonra dava açılmış olmasında ve davanın da jet hızıyla görülüp bir yılda istinaftan karar çıkmasında gizli. Kararı “Bu siyasi bir karardır” diye eleştiren CHP’liler tam da bu özden hareket ediyorlar.

    İktidarın planı ne?

    İktidar Ocak 2018’de il başkanı seçilmesinden sonra Kaftancıoğlu’nun bu tavrını siyaseten kullanma eğilimindeydi.  Erdoğan “Şimdi İstanbul’a bir il başkanı seçmişler ki tam bir facia” demişti. Ogün keyifli görünüyordu. 

    İktidar yorumcuları Kaftancıoğlu’nun CHP’nin geleneksel tabanına uymayan yorumlarının partiyi yıpratmak için kullanacaklarını açıkça dile getiriyordu. Çünkü CHP’nin yumuşak karnı olduğunu düşündükleri Kaftancıoğlu’nun parti içinde kolay savunulabilecek, sahip çıkılacak ya da uğrunda adalet yürüyüşü yapılacak bir konumda olmadığını düşünüyorlardı.

    İktidarın en son Tunç Soyer’e yönelik “İzmir için bayrak ve para basacak” iddialı kampanyasının üzerine Kaftancıoğlu kararının gelmesi de CHP yerel yönetimleri için bir ‘yerel yönetimler alarmı’ olsa yeridir.

    Ak Parti’nin genel olarak stratejisi, CHP’yi terörle, bölücülükle, FETÖ ile, “dış mihraklar”la yan yana göstermeye çalışmak. Bu yönde hiçbir fırsatı kaçırmıyorlar, çoğu zaman fırsatları da kendileri yaratıyorlar. İşte son “darbecilik” tartışması böyleydi, yoktan var edildi.

    Tüm gelişmelerin üzerine, iktidarın gövde gösterisine hazırlandığı 15 Temmuz’un yıldönümünün bir final gibi gelmesi de cabası. Çok sıcak bir temmuz olabilir.

    ÇOK OKUNANLAR