• “Seçimi kaybetse de gitmez” mi?
    25 Eylül 2020

    Beyaz Saray’ın o minicik basın toplantısı odasında, arka sıralarda oturan muhabir soruyor: “Eğer seçimi kaybederseniz iktidarınızı barışçıl biçimde devreder misiniz?”

    Siz Başkan Donald Trump olsanız ne dersiniz? “Seçimi kaybedeceğimi nereden biliyorsun” bir cevap mesela. Ama hayır, Trump bu cevabı vermedi, onun yerine Amerikan seçim sistemine ilişkin güvensizliğini anlattı uzun uzun.

    Bundan 39 gün sonra, 3 Kasımda yapılacak seçimde büyük olasılıkla daha önceki hiçbir seçimde olmadığı kadar çok sayıda seçmen oylarını postayla kullanacaklar; çünkü korona salgını Amerika’yı fena halde vuruyor.

    Başkan Trump haftalardır bu mektupla gönderilecek oylar üzerinde büyük sahtekarlıklar yapılacağını iddia ediyor ve tek tek eyaletleri bu yöntemi yasaklamaya teşvik ediyor. Ancak bu yolsuzluk iddialarını kendi atadığı FBI başkanı Kongre’deki bir sorgusu sırasında yalanladı, “Elimizde ciddi ve geniş çaplı seçim yolsuzluğu yapıldığına dair bir bilgi yok” dedi.

    Başkan yabancı ülkelerin de bu posta yoluyla oy kullanma yöntemini suiistimal edeceğini ileri sürüyor ama yine Trump’ın atadığı isimlerden oluşan haber alma servislerinin yöneticileri bu iddiayı da doğrulamıyor.

    Suça teşvik eden Başkan

    Başkan Trump’ın kendi tezini kanıtlamak için bulduğu yollardan biri, Cumhuriyetçi Partili seçmenleri posta yoluyla e birden fazla kez oy vermeye teşvik etmek. Birden fazla oy vermenin ve seçmeni buna teşvik etmenin suç olduğunu hatırlattı her aklı başında insan Trump’a.

    Muhabir Beyaz Saray’da ısrarla sordu Başkan’a, “Barışçıl bir devir teslim olacak mı” diye. Başkan “Elbette olacak” demedi, seçimlerde yapılacak hileden, seçimlerin büyük olasılıkla Yüksek Mahkeme’ye gidecek olmasından söz etti; “Öyle bir durumda mahkemede sadece 8 koltuğun dolu olmasını ve 4-4 gibi bir sonuç çıkmasını istemezsiniz” dedi, böylece lafı geçen hafta ölen Yüksek Mahkeme yargıcı Ruth Bader Ginsburg’un yerine yapılacak atamaya getirdi.

    Başkan Trump geçen gün söz verdi, “Ginsburg toprağa verilmeden yerine atamayı düşündüğüm ismi açıklamayacağım” dedi. Ginsburg için günlerdir Washington DC’de saygı geçişi yapılıyor. Cenazesi önce Yüksek Mahkeme’ye kondu, sonra dün itibarıyla Amerikan parlamento binası olan Capitol’e. Capitol’da cenazesi katafalka konan ilk kadın Ginsburg. Bu çok büyük bir onur. Ayrıca onu taşıyan katafalk, vakti zamanında bir suikaste kurban giden Abraham Lincoln’ü taşıyan katafalk. Bir başka büyük onur daha.

    Ginsburg için dini tören yarın, 26 Eylül Cumartesi günü yapılacak ve cenaze toprağa verilecek. Yani Başkan Trump da adayını cumartesi günü açıklayacak.

    Topal ördekler yargıç seçerse…

    Geçen gün The New York Times gazetesi hesaplamıştı; yarından 3 Kasımdaki seçime kadar 38 gün var. Oysa Yüksek Mahkeme adaylarının Senato’daki sorguları ve onay süreçleri ortalama 78 gün sürmüş. Bu durumda onay için oylamanın. seçimden sonraya kalması kuvvetle muhtemel.

    Sorun şu: Ginsburg için evet oyu verecek Senatörlerin bir bölümü 3 Kasımda girdiği seçim yarışını kaybedebilir ancak o Senatör’ün görevi 25 Ocak’a kadar devam ediyor. (Bu çeşit Senatörlere ve Başkanlara “topal ördek” deniyor.)  Yani seçim kaybetmiş bir Senatörün vereceği onay oyu ile Yüksek Mahkemeye kaydı hayat şartıyla üye seçmek doğru olur mu? Benzer şekilde, o adayı belirleyip Senato’nun önüne gönderen Başkan Trump seçimi kaybedebilir. O da yasal olarak görevini 25 Ocak’a kadar “topal ördek” olarak sürdürecek ama artık başkan bile olmayan birinin aday gösterdiği isim için onay süreci devam etmeli mi?

    Görüyorsunuz, Amerika için seçimde olası bir iktidar değişikliğinde, iktidarın “barış içinde el değiştirmesi” öyle herhangi bir konu değil, bir sürü uzantısı olan bir şey.

    2016 seçimini hatırlamak

    Bugünlerde Amerika’da gazeteciler sık sık 2016’da Trump’ın seçildiği seçimi hatırlatıyor. Trump, daha seçime haftalar varken “Hillary kazanırsa hileyle kazanacak” demeye başlamış, bir TV tartışmasında “Yenilirseniz yenilgiyi kabul eder misiniz” sorusuna cevap vermemişti. Ama Hillary Clinton seçimde Trump’dan 4 milyona yakın daha fazla oy aldığı halde yenilgiyi kabul etmişti.

    Daha önceki bir örnek de var. Al Gore ile George W. Bush yarışıyorlardı. Al Gore ülke çapında 1 milyondan fazla oy almıştı rakibinden ama Florida eyaletinde postayla gönderilen oyların ve oy verme makinalarında verilen oyların sayımında sorun çıktı. Mesele Yüksek Mahkeme’ye kadar geldi. Sonunda Al Gore yenilgiyi kabul etti, mesele kapandı. Oysa aynen Hilary Clinton gibi ülke çapındaki oylara bakıldığında yenilmemişti.

    Ya Türkiye’de durum ne?

    Amerika’daki bu tartışmayı ülkemizde de başka türlü bir ilgiyle izliyoruz. Kimse açık açık söylemiyor ama Türkiye’de de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için benzer endişeyi taşıyanlar, “Yenilse de gitmez” diyenler yok değil.

    Tabii, Erdoğan her zaman seçmen oyuna ne kadar çok kıymet verdiğini söyleyerek gelmiş, “Bir oy bile fazlaysa kazanan odur” demiş bir siyasetçi. Ama geçen yıl İstanbul’da tamamen farklı bir şey yaşadık, farklı bir Erdoğan’la karşılaştık.

    Gayet sudan bahanelerle İstanbul’da büyük şehir belediye başkanlığı seçimi iptal edildi ve yeniden yapıldı. İşte bu tecrübe yüzünden Türkiye’de de bir kısım insan, 2023’te yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde Tayyip Erdoğan’ın seçimi kaybetmesi halinde ne olacağını merak ediyor.

    Tabii bizde Amerika’daki gibi bir gazetecinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir basın toplantısında, “Efendim seçimi kaybederseniz görev devir teslimini barış içinde yapar mısınız” diye bir soru sorabilmesini artık hayal bile edemiyoruz. Çünkü böyle bir soruyu sorma ihtimali bulunan herhangi bir gazetecinin o basın toplantısına akredite olabilmesi mümkün değil.

    Bir şeyi daha hatırlayın. 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP’nin adayı Muharrem İnce’ye insanlar sırf seçimi Tayyip Erdoğan’ın kazandığını kabul edip, “Adam kazandı” dediği için yapmadıklarını ve demediklerini bırakmadılar. Bizde yenilgiyi kabul etmek bir zayıflık sanılıyor.

    ÇOK OKUNANLAR