• Sezgin Baran Korkmaz, göz göre göre soyguna devam ediyor
    28 Haziran 2021

    Şimdi, ortalıktaki toz duman biraz dağılıp resim biraz daha netleşince anlıyoruz; Sezgin Baran Korkmaz hakkında yürütülen bütün suç soruşturmaları açısından en kritik tarih, 6 Kasım 2020 tarihiymiş.

    O gün İstanbul’da Sulh Ceza Hakimliği Korkmaz’ın ve ona bağlı şirketlerin mal varlığına koyduğu tedbiri kaldırdı. Ve bu tedbir kalkar kalkmaz da Sezgin Baran Korkmaz büyük bir hızla elindeki varlıkları satmaya başladı.

    Bu satış dalgasının son halkası, 5 Mayıs 2021’de gerçekleşti. Ama ondan önce de SBK, aralarında Türkiye’nin önemli şirketlerinin de olduğu ciddi bir varlığı devretti.

    Hatırlayacaksınız, daha önce yazmıştım, 6 Kasım 2020’deki mahkeme kararı son derece tartışmalı. Karar, olmayan bir MASAK yazısına dayanarak ve “Yeterli delil olmadığı” gerekçesiyle Sezgin Baran Korkmaz üzerindeki tedbirleri kaldırmıştı. Anlaşılan, o kararı ve kararda imzası bulunan hakim ile hakime bu yolda karar alması için yazı yazan İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekilini çok tartışacağız.

    Sezgin Baran Korkmaz, hakkındaki mal varlığı tedbirleri kaldırıldıktan sonra, önce holdinginin çoğunluk hisselerini elinde tuttuğu bir jenerik ilaç üretim şirketi olan Biofarma’yı sattı.

    Bunu İnan Kıraç ile arasında ciddi bir çekişmeye neden olan Silcolux’ün İnan Kıraç’a satışı izledi. SBK, son olarak zamanında İnan Kıraç ve Jan-Claude Nahum kardeşler tarafından kurulmuş olan Hexagon’daki yüzde 80’e varan hissesini bir Hintli yatırımcının Singapur’da kurduğu bir yatırım şirketine sattı.

    Bu son satışla birlikte SBK sadece Hexagon adlı bir zamanlar çok büyük ümit vaat eden bir yüksek teknoloji şirketini elden çıkartmadı; zaman içinde bu şirketin içine soktuğu Unico adlı büyük bir sigorta şirketini ve o sigorta şirketinin içine gizlediği, adı çok geçen Bodrum’daki Paramount Hotel’i de satmış oldu.

    Son satış nispeten az bilindiği (benim görebildiğim bir tek GazeteDuvar’da Bahadır Özgür yazdı bu satışı) hem de son derece ilginç olduğu için üzerinde ayrıca durulmaya değer gözüküyor.

    Canınızı çok sıkmadan tarihte geri dönmem gerek. Çünkü satışın bağlamını anlamak bence önemli.

    İnan Kıraç ilk günden Hexagon’a ortaktı

    1998 yılında Koç Holding’den emekli olan İnan Kıraç, kendisi gibi holdingden ayrılan Jan ve Claude Nahum kardeşlerle birlikte bugün “Kıraça Holding” adını alacak olan “Kıraça Şirketler Topluluğu”nu kurmaya başladı. İnan Kıraç, Koç Holding’den ayrılırken bir Koç şirketi olan Karsan’ı satın aldı, belki de emeklilik ikramiyesinin bir bölümünü nakit yerine bu şirketin hisse senetleri olarak aldı.

    Aynı yıl, İnan Kıraç ve Nahum kardeşler, son derece yenilikçi bir işe kalkışarak otomotiv başta olmak üzere üretimin pek çok alanı için bir tasarım ve mühendislik şirketi olan Hexagon’u (Türkçe metinlerde herhalde yerel mevzuat gereği Heksagon olarak geçiyor) kurdular. Yani İnan Kıraç daha birinci günden itibaren Hexagon’a ortaktı.

    Kaldı ki, Nahum kardeşler ve Kıraç, Hexagon adıyla başka şirketler de kurdular, ki bunlardan en önemlisi kullanacağı araçların tasarımı Hexagon tarafından yapılan katı atık geri dönüşüm şirketiydi. Bu şirket, Türkiye’nin önemli katı atık dönüşüm tesislerinin sahibi. Bir yandan belediyelerin çöpünü ve civardaki hayvan çiftliklerindeki dışkıyı alıyor, bundan hem enerji üretiyor hem de sıvı ve çok kaliteli gübre yapıyorlar. Bugün bu katı atık dönüşüm şirketi Kıraça Holding bünyesinde ve sanırım Nahum kardeşlerin hissesi kalmadı.

    Karşılıklı bağımlılığı sağlayacak hisse sahiplikleri

    Nahum kardeşlerle İnan Kıraç’ın ortaklığının kurumsal yapısı hem çok karmaşık hem de çok basit aslında. Jan ve Claude Nahum’un herhalde daha az vergi ödemek için kurduğu N Continuity Trust adlı bir yapı var. Buna “yapı” diyorum, çünkü tam olarak ne iş yaptığını ve biçimini anlatmak kolay değil. Biraz vakıf gibi, biraz da yatırım fonu.

    İşte bu N Continuity ile İnan Kıraç bir oluyorlar, Lüksemburg merkezli bir şirket olan Silcolux S.A.’yı kuruyorlar. Silcolux’un yüzde 47.5’u İnan Kıraç’a, kalan 52.5’u ise N Continuity Trust’a ait. Bunun karşılığında Nahum kardeşlerin şirketi de geliyor ve Kıraça Holding’in yüzde 45 hissesine sahip oluyor. Yani iki ortak arasında bir karşılıklı bağımlılık ilişkisi kuruluyor. 

    Kıraç ve Nahum kardeşler en azından 17 yıl barış içinde ortak kalıyorlar, birlikte pek çok iş yapıyorlar.

    Ama 2016 yılında, büyük ihtimalle daha önceden başlayan anlaşmazlıklar ciddi bir kavgaya dönüşüyor, nihayetinde 1 Temmuz 2016’da hem Jan Nahum hem de Claude Nahum, Kıraça Holding ile bu holding bünyesinde olup da İnan Kıraç’ın çoğunluk hissesine sahip olduğu şirketlerin yönetim kurullarından ayrılıyorlar.

    Anlaşmasız boşanma: Mal varlığını paylaşma kavgası

    Bu ayrılık pek de öyle barış içinde bir anlaşmalı boşanmaya benzemiyor. Nitekim Nahum kardeşler ve onların şirketleriyle İnan Kıraç ve onun şirketleri arasında çeşitli davalar açılıyor. 

    Burada bu aşamadan sonra yaşanan temel ayrılığın boşanma şartlarını belirlemek, yani Nahum’larla Kıraç’ın karşılıklı hisselerinin değerinde anlaşmak olduğunu tahmin etmek zor değil. Büyük olasılıkla iki taraf fiyatta anlaşamadığı için ellerindeki hisseleri bir koz olarak kullanmaya başlıyor.

    Bu kavganın bir noktasında, en azından 2019 yılından itibaren Sezgin Baran Korkmaz’ın devreye girdiği anlaşılıyor.

    SBK’yı devreye Rahmi Koç mu soktu?

    İddiaya göre Sezgin Baran Korkmaz İstanbul’da Boğaz kıyısında bir yalıya taşınıyor ve bu yalı Koç Holding’in onursal başkanı Rahmi Koç’un yalısına bir veya iki yalı komşu. İki komşunun nezaketen tanışması sırasında bir yakınlık doğuyor, benim birkaç kaynağımın ve HaberTürk web sitesi yazarı Fatih Altaylı’nın ısrarlı iddiasına göre İnan Kıraç ile Sezgin Baran Korkmaz’ı Rahmi Koç tanıştırıyor. (Rahmi Koç’un da bir seferinde Sezgin Baran Korkmaz’ın “tahsilat becerisi”nden yararlanmak istediği, hatta bunun için ona bir mektup da yazdığını öne sürenler var ama burası bu konunun yeri değil, ayrıca bu iddiayı kanıtlamak da kolay değil.)

    Bu tanışıklığın bir noktasında İnan Kıraç güven duymuş olmalı ki, Sezgin Baran Korkmaz’la birlikte bir kapsamlı plan üzerinde uzlaşıyor.

    Planın birinci aşaması, Hexagon’u ilgilendiriyor. İnan Kıraç, karşılığında bir bedel alıp almadığını bilmediğimiz bir biçimde Hexagon’daki kendi hisselerini SBK’ya devrediyor.

    Elinde bu hisselerle Nahum kardeşlerin karşısına çıkan SBK, onlardan da bir miktar hisseyi devralarak sonuçta Hexagon’un yüzde 80’e yakın hissesinin sahibi oluyor. Linkini de verdiğim habere göre satışın taraflarından biri de Kıraça Holding. Bu şirketlerin hiçbiri halka açık olmadığı için alım satımın kaç paraya yapıldığını, SBK’nın gereken parayı nasıl ödediğini, ödeyip ödemediğini bilmiyoruz.

    Planın ikinci aşamasında Silcolux var. Hexagon’la Nahum kardeşlerin yanına yanaşan, onlarla ortak olan (bugün bile Hexagon’un yönetim kurulu başkanı Jan Nahum, şirkette hala hissesi var) Sezgin Baran Korkmaz, bu ilk alış verişten birkaç ay sonra bu kez İnan Kıraç’ın Silcolux’teki yüzde 47.5 hissesini devralıyor ve Nahum kardeşlerin karşısına geçip “Kalanı da bana satın” diyor.

    İnan Kıraç ile SBK’nın karşılıklı taahhütnameleri

    İşte bu aşamada, İnan Kıraç ile Sezgin Baran Korkmaz arasında bir “taahhütname” imzalanıyor. Daha sonra SBK’nın İnan Kıraç aleyhine 40 milyon dolarlık bir alacak davası açmasıyla mahkemeye sunulan, dolayısıyla aleniyet kazanan bu taahhütnameyi anlamak kolay değil. Çünkü hem SBK’nın hem İnan Kıraç’ın Noter huzurunda imzaladığı bu belgeye göre, aynı anda İnan Kıraç hem Silcolux hisselerini SBK’ya devrediyor hem de SBK’ya 40 milyon dolar ödeme taahhüdünde bulunuyor.

    İnan Kıraç’ı tanıyanlar, “Başına silah dayasanız böyle bir şeyi imzalamaz” diyorlar ama imzalamış. Bu saçma imzanın tek izahı, ortada açıklanmayan ikinci bir taahhütnamenin bulunması olabilir. Yani benzer bir taahhüdü, hatta belki daha büyük bir taahhüdü de SBK’nın İnan Kıraç’a yapmış olması ve Noter’de bunun da imzalanmış olması büyük olasılık.

    Buradan çıkan sonuç şu: Büyük olasılıkla SBK, Nahum kardeşlerin elindeki Silcolux hisselerini İnan Kıraç’ın kendisine verdiği parayla alıyor. Yani aslında Silcolux’ün gerçek alıcısı SBK değil İnan Kıraç.

    SPK mevzuatına göre suç işlendi

    Bu da, tabii bizim SPK mevzuatımıza göre tam olarak “muvazaalı işlem” kategorisinde bir işlem. Çünkü Silcolux, doğrudan Kıraça Holding’in yüzde 45’inin sahibi. Bu hisseler sayesinde, halka açık bir şirket olan Karsan’ın da dolaylı yoldan yüzde 26’dan fazla hissesine sahip. Halka açık şirketlerin hakim ortak yapısındaki bütün değişiklikler duyurulmak zorunda. Neyse, bu SPK’yı Karsan’ın borsadaki küçük hissedarlarını ilgilendiren bir büyük sorun, bakalım ne olacak?

    Sonuç olarak SBK, Silcolux’ün tamamına sahip olmayı başarıyor. Başlangıçtaki plana göre Silcolux’ü alan SBK’nın bu şirketi İnan Kıraç’a devretmesi ve böylece Kıraç-Nahum boşanmasının Nahum’lar istemese de tamamlanması gerekiyor.

    Ama hayat böyle akmıyor. SBK, büyük olasılıkla İnan Kıraç’ın parasıyla satın alıp eline geçen hisseler için fazladan para istiyor. Anlaşmazlığın bir noktasında SBK, İnan Kıraç’a 40 milyon dolarlık alacak davası açıyor, hatta haciz işlemleri için düğmeye basıyor.

    İlk MASAK raporu geliyor

    Bu arada başka bir gelişme daha oluyor, SBK’yı rahatsız edecek: Silcolux’ün SBK’ya devrinin açıklandığı 25 Eylülden sadece 3 gün sonra, 28 Eylül’de Türkiye’de MASAK, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın talebi üzerine yaptığı Sezgin Baran Korkmaz incelemesinin ilk raporunu yazıp gönderiyor. (Yazıyı çok uzatmamak için ABD’deki kara para aklama davasına yeniden girmeyeceğim, dileyen bu konuda daha önce yazdığım yazıya bakabilir. Ayrıca Hürriyet gazetesinde Sedat Ergin de bu konuda iki ayrı yazı yazarak SBK ile ilgili hukuki gelişmelerin kronolojisini herkesin anlayacağı şekilde özetledi.  İlk yazı için bu linke, ikinci yazı için bu linke bakmak yeterli.) Bu rapor üzerine savcılık oldukça ağır suçlardan Sezgin Baran Korkmaz hakkında soruşturma başlatıyor, bu arada mahkemeden SBK’nın ve şirketlerinin mal varlığına tedbir koyuyor, SBK’ya da yurt dışına çıkış yasağı getiriyor.

    Fakat bu yasaklar, içinden çok pis kokular gelen bir biçimde, ortada yeni bir MASAK raporu yokken 6 Kasımda yine savcılığın talebiyle kaldırılıyor. SBK başlangıçta hayatın yeniden normale döneceğini sanıyor ama bu normalleşmenin olmayacağını, aksine üzerine yeni bir baskı geldiğini İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile yaptığı (4 Aralık 2020) bir görüşmede öğreniyor, hemen ertesi gün yurt dışına kaçıyor.

    Lüksemburg’a gitmesi tesadüf değil

    Anladığımız kadarıyla SBK yurt dışında, kara yoluyla kolayca yer değiştirebildiği Lüksemburg-İsviçre-Avusturya, hatta belki diğer komşu Avrupa ülkelerde vakit geçiriyor. Bu dönemde SBK’nın kendi sosyal medyasından paylaştığı bazı lüks otel görüntüleri var.

    SBK’nın Lüksemburg’a gitmesi tesadüf değil. Bu küçük ülkede şirketleri ve banka hesapları var. (ABD’deki davada geçen, Hazineden dolandırılan paranın bir bölümünün Lüksemburg’a transfer edilmesi, SBK’nın bu ülkede faaliyette bulunduğunu gösteriyordu zaten.)

    Kaçar kaçmaz SBK hızla şirket satıp nakde dönmeye çalışıyor. Çünkü mal varlığına yeniden tedbir gelmesinden korkuyor. İlk sattığı şirket Biofarma adlı jenerik ilaç üreticisi şirket oluyor. Geçmişi 1940’lara kadar dayanan bu eski Türk ilaç şirketini SBK 2014 yılında bir Lüksemburg yatırım şirketinden satın almıştı; yurt dışına kaçar kaçmaz 14 Aralık’ta bu kez şirketi İsviçreli birilerine sattı. Satış bir gizlilik sözleşmesiyle yapıldığı için ne dönen parayı bilebiliyoruz ne de bu satışın gerçek mi yoksa muvazaalı mı olduğunu anlayabiliyoruz. Satış sonrası şirketin yönetim kurulu başkanlığına bir İsviçreli oturdu ama SBK’nın en önemli yöneticilerinden biri olan Çağlar Şendil de yönetimde durmaya devam ediyor.

    Biofarma’nın satışını Silcolux izledi. Sezgin Baran Korkmaz’ın avukatlarıyla İnan Kıraç’ın avukatları bir uzlaşma yolu buldu; neticede SBK bu şirketin hisselerini 6 milyon dolara İnan Kıraç’a geri verdi. (Buradan gelen pis kokuları henüz 6 milyon dolarlık fiyat belli değilken HaftalıkGazete’ye yazmıştım, okumanızı öneririm.)

    SBK ile ilişkisi konusunda hep sessizliğini koruyan İnan Kıraç hem avukatları aracılığıyla hem de kendi sesiyle Sözcü gazetesinden Deniz Zeyrek’e SBK’ya 6 milyon dolar ödediğini söyledi. Bu hisselerin fiyatı değil; çünkü tek başına Karsan’ın yüzde 26’sı 80 milyon dolardan fazla para ediyor; oysa o hisseler Kıraça Holding’in de yüzde 45’ini temsil ediyordu. Yani gerçekte fiyat çok daha yüksek olmalıydı ama Kıraç sadece 6 milyon dolar ödemişti; çünkü esas olarak SBK bu alım satımdan komisyon kazanmıştı ve o komisyon da 6 milyon dolardı.

    Ve satış sırası geliyor Hexagon’a

    SBK’nın satış-likiditasyon çabası burada da bitmedi. Bir sonraki aşama, Nahum kardeşlerle hala ortak kalmaya devam ettiği ama yüzde 80’ine sahip olduğu Hexagon’u satmaktı. Bu şirketin satışı da 5 Mayıs 2021’de tamamlandı.

    Ama satılan sadece Hexagon değildi, kimsenin farkında olmadığı şey buydu.

    Yeniden biraz geriye döneceğiz. 2019 yılının son ayında Hexagon, zamanında “Commercial Union” olarak kurulan, sonra el değiştirip Aviva adını alan, derken bir daha el değiştirip Unico’ya dönüşen orta boy bir sigorta şirketine ardı ardına paralar gönderdi. 10 Aralık’ta 10 milyon, 23 Aralıkta 11 milyon 400 bin, 25 Aralıkta 8 milyon 600 bin ve son olarak 31 Aralıkta da 42 milyon 500 bin lira Hexagon’dan Unico’nun hesabına geçti. Bu 72 milyon 500 bin lira ile Hexagon, Unico sigortanın yüzde 79,23’ünün sahibi oldu.

    Bu alımın ilginç bir tarafı var: SBK bu kez bir şirket alımını kendi adına veya holdingi adına değil, kısa süre önce sahip olduğu ilgisiz konuda çalışan bir şirket adına yaptı.üven

    Böyle yapmasının sebebi büyük olasılıkla sigorta sektörünün Hazine Bakanlığı tarafından ince elenip sık dokunarak denetlenen bir sektör olması ve kendi adının doğrudan geçmemesini sağlamaktı. Ama Unico’nun yönetimine kendi güvenilir elemanlarını, en başta da Çağlar Şendil’i hemen yerleştirdi.

    Unico kaça satıldı?

    Bu sigorta şirketinin sadece 72.5 milyon liraya el değiştirdiğini düşünmeyin. O para, şirketteki el değiştirme operasyonunun bir sermaye arttırımı yoluyla yapılması nedeniyle, şirkete sermaye olarak konan kısım. Şirketi Hollanda merkezli ve arkasında da kamu bankaları dahil pek çok yabancı kuruluş bulunan Kibele adlı bir şirket sattı. Gerçek satış rakamını bir noktada Kibele açıklayacak herhalde. Ama sırf satışa katılan aktörlere bakınca bunun bir muvazaalı satış olmadığını söylemek gerek. Yoksa Hollanda’da hükümeti düşürecek çapta bir skandal çıkar, çünkü işin içinde kamu parası da var.

    Bunca lafı etmemin sebebi, bu sigorta şirketinin SBK’ya maliyetinin ne olduğunu bilmediğimizi söylemek.

    SBK, Unico’yu alma parasını nasıl çıkardı?

    SBK, Unico’yu elinde sadece 17 ay tuttu. Ama bu süre içinde bir ilginç operasyon yaptı; hani Sedat Peker’in açıklamalarında bol bol adı geçen, Bodrum’daki Paramount Hotel var ya, SBK bu oteli Unico’ya sattı.

    Bir sigorta şirketinin yatırım amacıyla gayrı menkul alması pek de normal bir şey değil. Sigorta şirketleri varlıklarını neredeyse her zaman likit yatırımlarda tutarak değerlendirirler; çünkü her an bir yere nakit para ödemeleri gerekebilir. Ama Unico sigortacılığın bu prensibini Paramount Hotel için bozdu, onu yatırım amacıyla satın aldı.

    Bu satışın kaç para üzerinden yapıldığını bilmiyoruz ama Unico’nun yıllık faaliyet raporlarına bakacak olursak, şirket bilançosunda otelin değeri 372 milyon lira olarak gözüküyor. Bana biraz fazla geldi ama uzmanları konuyu daha iyi bilir.

    Bu işlemin anlamı şu: Sezgin Baran Korkmaz, Unico sigortayı almak için evet gerçek para ödedi ama büyük olasılıkla bu ödediği paranın ya tamamını ya da tamamına yakınını Unico’nun kasasında duran parayla geri aldı, bu geri alım için de eline neredeyse bedavaya geçmiş olan Paramount Otel’i kullandı.

    Bir koyundan iki post çıkardı

    Derken, 24 Mayıs 2021 günü Ticaret Sicili Gazetesinde bir minik haber meraklıların dikkatini çekti: Hexagon Yönetim Kurulu 5 Mayıs 2021 tarihinde bir toplantı yapmış, 2021/06 sayılı kararını almıştı. Karara göre şirket hisselerinin yüzde 87,99’una sahip olan SBK Holding bu hisselerini Singapur’da kurulu RB Investments PTE’ye satmıştı. Kararın altındaki ilk imza, Yönetim Kurulu Başkanı sıfatıyla Jan Nahum’undu. (Hexagon’un yılın ilk 5 ayında sadece 6 YK kararı almasından şirketin pek de faal olmadığını anlıyoruz.)

    Hexagon’u satın alan Singapur merkezli şirket, internette yaptığım kısa bir taramada öyle bir kabuk şirket gibi durmuyor, aksine risk sermayesi alanında yatırımlar yapan, daha çok da teknoloji alanına yoğunlaşan bir şirkete benziyor. Ama unutmayın, SBK Holding de aslında kağıt üzerinde bir çeşit risk sermayesi şirketi. Bu son cümleyi, bu Singapur merkezli alıcı için minik de olsa bir şüphe payını bırakmak için yazdım. Ayrıca söylemeye bile gerek yok: Bu alım satımın kaç paradan gerçekleştiğini de bilmiyoruz. Ama şunu söyleyebiliriz: SBK, bir koyundan iki post çıkarmayı başardı.

    Türkiye SBK’yı yakalamak istemiyor

    Burada söylemem gerek iki şey var:

    1. Jan Nahum’un hala Hexagon içinde aktif olması, yönetim kurulu başkanlığını sürdürmesi izaha muhtaç bir durum. Bütün aykırı duruşuna rağmen iş dünyasında gayet saygın bir isim olarak bilinen Nahum’un saygınlığını savunmasına ihtiyaç var.

    2. Sezgin Baran Korkmaz hakkında Türkiye’de mahkeme tarafından verilmiş 23 Şubat tarihli bir gıyapta tutuklama ve yakalama kararı var. SBK Holding ve SBK’nın kendisi ile yöneticileri aleyhinde açılmış bir kara para aklama davası devam ediyor. Ve bütün bunlara rağmen SBK mal varlığını nakde çevirmeye devam ediyor.

    Hakkındaki tutuklama kararına ve yürüyen yargılamaya rağmen Türkiye’nin Sezgin Baran Korkmaz için bir uluslararası yakalama emri çıkartmadığı anlaşılıyor. Oysa ABD makamları bu emri 17 Haziran günü çıkarttı, 19 Haziran günü ise SBK Avusturya’da yakalandı bile.

    SBK’yı yakalamak istemediği belli olan Türkiye, ayrıca onun ve şirketlerinin mal varlığına bir tedbir de uygulamadığı için o elindeki avucundakini satmayı da sürdürüyor bu arada.

    Yarın, SBK Avusturya’da hapisteyken avukatları aracılığıyla Türkiye’deki bir şirketini veya bir gayrı menkulünü daha satarsa herhalde kimse de şaşırmayacak.

    ÇOK OKUNANLAR