Böyle olur bizde tartışmalar. Ne dediğinizden önce kim olduğunuza bakarlar.
Türkiye Sanayiciler ve İş İnsanları Derneği’nin genel kurul toplantısında gerek Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras’ın ve gerekse dernek başkanı Orhan Turan’ın konuşmaları tartışılıyor günlerdir.
Hatta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Ömer Aras’a konuşmasından ötürü soruşturma açtı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç en az üç kez Ömer Aras’ın konuşmasını eleştirdi.
Şimdi bu sert eleştiriler kervanına Devlet Bahçeli de dün yaptığı yazılı açıklamayla katıldı. Bu hafta büyük olasılık Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da bu konuya girecek, meseleyi sessizce geçmeyecektir.
Ortada çok eşitsiz bir durum var.
Birincisi TÜSİAD bir siyasi parti değil, son tahlilde bir çıkar grubu örgütlenmesi. Onların hükümetlerle veya genel olarak sistemle bir siyasi parti gibi kavga etmesini beklemek işin doğasına aykırı. O yüzden gelen saldırılara cevap vermiyor TÜSİAD, vermemesi dediğim gibi gayet normal. Ama tabii bu durum tartışmayı tek taraflı hale getiriyor.
İkincisi, diyelim Ömer Aras veya Orhan Turan, TÜSİAD şapkalarını bir kenara bırakıp kişisel cevaplar vermeye, kendilerini savunmaya kalktılar, o zaman da Ömer Aras hakkında açılmış savcılık soruşturması buna engel. Aras kendini savcı onu ifadeye çağırdığında savunabilecek ancak, onu da en azından şimdilik sadece savcı işitecek, kamuoyu değil.
Üçüncüsü, Ömer Aras’ı ve Orhan Turan’ı eleştiren siyasi veya gayrı siyasi herkesin cümlelerinin içine bir yere “TÜSİAD’ın geçmiş sabıkalarını” mutlaka koyması. Geçmişten verilen örnekler TÜSİAD ve Türk siyaseti adına sahiden sabıka mıdır, yoksa bizim siyasi sistemimizdeki aktörlerin zayıflığı mıdır bilemem ama bu durumun bugün TÜSİAD’ı kolay hedef yaptığına da kuşku yok. O yüzden Ömer Aras ile Orhan Turan’ın eleştirilerinin içeriğine bile girmiyor çoğu eleştirmen, TÜSİAD’ın “geçmiş sabıka”larından söz etmeyi yeterli buluyor.
Oysa o eleştirilere de bakmak, onların haklı olup olmadığını konuşmak gerekmez mi?
İçinde yer aldığı sektörde tekel yaratmak ve iki ünlü arasında reklam aşkına aracılık etmek suçlamalarıyla soruşturulmaya başlanan bir kişinin sonunda “darbeye teşebbüs”ten tutuklanması normal ve sıradan bir durum mu?
Burada bir tuhaflık olduğunu söylemek “yargıya müdahale” midir sahiden?
Adalet Bakanı, Ömer Aras’ın “Eğer suç varsa” demesini yakalamış, “Onu savcılık soruşturacak elbette” diyor. Ama kendisi suç varmış gibi konuşuyor; bırakın Ömer Aras’ın suç işleyip işlemediğine de savcılık ve gerekiyorsa mahkeme karar versin, siz baştan o suçu ilan edip yargılama yapıp cezayı infaza girişmeyin.
Eleştirilen şey tam olarak bu zaten.