Entropiye devam: Kışın evlerimizin soğumasıyla zamanın okunun hep geleceği göstermesinin ne ilgisi var?
11 Mayıs 2025

İstanbul’un seçkin sanat galerisi Nev’in sahibi Haldun Dostoğlu yıllar önce bir sohbette anlatmıştı, hiç aklımdan çıkmadı, kim bilir kaç kere onun gıyabında bu öyküyü anlattım.

Haldun ODTÜ Mimarlık muzunu. Mimar olarak stajını, o sıralar hala inşaatı devam eden İskenderun Demir Çelik Fabrikası’nın limanında yapmış.

Limanda o sırada işçiler çelikten yapılma devasa dubalar üretiyorlar. Yani çelik levhaları birbirine kaynak yapıyorlar.

İskenderun cehennem sıcağı o günlerde. Çelik dubanın içine girip iki çelik parçasını birbirine kaynatmaya çalışan işçi, inanılmaz bir sıcakta çalışmak zorunda.

Haldun, bu işçilerin neredeyse çırılçıplak, bellerinde bir manav önlüğüyle çalıştıklarını anlatmıştı. Manav önlüğünün ceplerinden birinde kullanacakları kaynak çubukları var; diğer cep ise ağzına kadar kırmızı pul biberle dolu.

Ve işçi durup durup bu kırmızı pul biberi avuçluyor, ağzına atıyor ve yiyor.

Neden yapıyor bunu? Sıcakla mücadele için.

Mekanizmayı anlatmaya çalışayım:

Hepimiz biliyoruz, bizim vücut sıcaklığımız 36.6 derece celcius.

Şimdi hem önümüz yaz hem de küresel ısınma var malum ama yine de bulunduğumuz ortamlar çoğunlukla 36,6 dereceden daha düşük sıcaklıklara sahip.

Termodinamik kanunlarından biliyoruz. Isı enerjisi, sıcaktan soğuğa doğru akar kural olarak.

Böyle ortamlarda metabolizmamız cildimizden dışarıdaki soğuk ortama akan sıcaklığı dengelemek için çalışır, yani enerji harcar. Vücudumuzdan yayılan ısı genel olarak ortamı ısıtır.

Peki dış ortam 36,6 derecenin üzerindeyse ne olur? Vücudumuz o zaman da tersi bir tepki verir, cildimizi serin tutmak için terlemeye başlarız. İşin ilginci vücut bunu yaparken de metabolizmamızı hızlandırmak için enerji harcar, yani ortaya yine ısı enerjisi çıkar.

Kırmızı biber veya acı olan her şey, temelde vücudun iç ısısını arttırır, bunu yaparken metabolizmayı hızlandırır, terlemeyi arttırır.

Bizim “acı” kelimesinin İngilizcedeki karşılığının “hot” (sıcak) olması boşuna değildir.

Bugün üçüncü hafta, burada entropi kavramını anlatmaya çalışıyorum. Fizikçiler için entropi, harcanan ama “iş”e dönüşmeyen enerji anlamına geliyor.

Harcanan ama fizikteki anlamıyla “iş”e dönüşmeyen enerji etrafa, giderek de evrene dağılıyor. Böylece evrendeki düzensizlik artıyor. Entropinin bir başka tanımı da bu: Kaosun veya düzensizliğin artması.

Enerjiye verdiğimiz türlü çeşitli isimlerden bir tanesi ‘ısı’. Isı, her zaman sıcaktan soğuğa doğru akma ve kendi kendini dengelemeye çalışma eğiliminde.

Bu akış tek yönlü. Hiçbir zaman soğuktan sıcağa doğru değil. Evet, kış aylarında dışarının soğuğu eve giriyor ama bu yanlış bir kelimelendirme; doğrusu içerinin sıcağının dışarıya kaçması. Camı açtığınızda, kapıyı açtığınızda, hatta hiçbir yeri açmadığınızda bile eviniz soğur; o yüzden sürekli ısıtmak zorunda kalırsınız.

Camı veya kapıyı açtığınızda mekanizma basit: Sıcak olan havanın basıncı daha yüksektir, çünkü ortamı ısıtmak demek ortamdaki moleküller arasındaki mesafeyi arttırmak ve onların daha enerjik hareket etmesine neden olmak demektir. Kapıyı veya pencereyi açtığınız anda bu daha yüksek basınçlı sıcak hava dışarıdaki daha alçak basınçlı soğuk hava ile yer değiştirir. Pencerenin üst kısmından sıcak hava dışarı kaçar, alt kısmından soğuk hava içeri girer.

Kapı pencere kapalıyken sıcaklığın düşmesi biraz daha karmaşık bir mekanizmadır. Soğuğa en yakın, en dış sıralardaki moleküller enerjilerini daha soğuk moleküllere aktararak kaybederler. Eviniz veya odanız böyle molekül molekül, atom atom ısı kaybeder.

Diyebiliriz ki, bu ısı transferi evrendeki en temel “motor”lardan biridir. Dünyamızın bütün iklimi bu ısı transferi mekanizmaları sayesinde vardır. Rüzgarlar, fırtınalar sıcaklık farklarından ötürü oluşur, denizlerdeki akıntıların sebebi yine aynı sıcaklık farklarıdır.

Evrendeki toz halinde yayılmış atom ve molekülleri yıldızlar ve gezegenler olarak bir araya getiren mekanizma da sıcaklık farkları sayesinde ateşlenir, sonra kütle çekimi devreye girer.

Makro düzeyde evrendeki her şeyi hareket ettiren güç kütle çekimidir ama mikro düzeye indiğinizde sıcaklık farkları önemli rol oynar.

Adına “zaman” dediğimiz şeyin var olduğunu ve bir de yönünün olduğunu bize söyleyen yegane şey ısının sıcaktan soğuğa akmasıdır. Evet zamanın oku hep geleceği gösterir, çünkü ısı sıcaktan soğuğa doğru akar.

Dev fizikçi Stephen Hawking’in ‘Zamanın Kısa Tarihi’ adlı kitabında verdiği meşhur örneği tekrar edeceğim: Masanın üstünde duran bardak yere düşer ve kırılır. Biz hiçbir zaman yerdeki kırık cam parçalarının toplanıp havalanıp yeniden masanın üzerinde bardak haline geldiğini göremeyiz.

Çünkü ısı sıcaktan soğuğa akar, evrende entropi artar, zamanın oku hep geleceği gösterir, geçmişi değil.

Peki bunun tersi olamaz mı? Evrendeki entropi miktarı azaltılamaz mı? Gelin haftaya bu tuhaf olasılığı konuşalım.

ÇOK OKUNANLAR