Yeşil Vatan da vatandır!
04 Temmuz 2025

Londra’dan çaresizce bakıyorum memlekete. Ekranlar alevler içinde.

Çeşme, Urla ve Karaburun’daki avucumun içi gibi bildiğim yaşam alanları cayır cayır yanarken; yalnızca ormanlar değil, vicdanlar da kül oluyor.

İçim, sadece dumandan değil, duyarsızlıktan da yanıyor.

Gözlerimin önünde bir kıyı şeridi tükeniyor…

Sadece ağaçlar değil, nefesimiz, geleceğimiz, tarımımız, yerel hayat tarzımız sistemli biçimde aşınıyor.

Daha geçen hafta karşı kıyıdaki Sakız Adası da aynı şekilde yanıyordu. Evet, her yangının ardında kasıt olmayabilir; ama hiçbirinde sorumluluk yok demek de vicdanla açıklanamaz.

Bazı yangınlar gerçekten de:

•Aşırı sıcaklar, düşük nem, rüzgâr,

•Kontrolsüz atılmış bir izmarit,

•Ya da arızalı bir elektrik hattı gibi nedenlerle çıkabiliyor.

Ancak bu nedenler, kayıtsızlığı ve hazırlıksızlığı meşrulaştırmaz.

“Yeşil Vatan” bilinci gelişmiş olsaydı, bu yangınların çoğu ya hiç çıkmaz ya da etkisi bu denli yıkıcı olmazdı.

Ateşin Ardında Gerçek Ne? Bir Felaketin Anatomisi

Ege’nin yanan yamaçlarının çoğu, zaten uzun süredir “ranta açılmak” istenen alanlardı.

Yangınların ardından o bölgelerde hızla imar planları devreye alınıyor, “turizm yatırımı”, “rezidans alanı” veya “alternatif kalkınma bölgesi” olarak yeniden tanımlanıyor.

Üstelik tam bu sırada, TBMM’de zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasına olanak tanıyan yasa değişikliği geçti.

Bu yalnızca zamanlama açısından trajik değil; aynı zamanda Türkiye’de doğaya karşı egemen zihniyetin ifşası niteliğinde.

Yeşil Vatan: Sahipsiz, Sessiz ve Stratejisiz mi?

“Mavi Vatan” kavramı, son yıllarda kamuoyunun zihnine başarıyla kazındı.

Türkiye’nin deniz yetki alanları, enerji rezervleri ve savunma stratejileri artık ortak bir bilinç çerçevesinde sahipleniliyor.

Peki ya “Yeşil Vatan”?

Yani ormanlar, zeytinlikler, meralar, kıyılar, tarım alanları?

Neden aynı stratejik hassasiyetle korunmuyor?

Çünkü:

•Yeşil Vatan’ın haritası yok, askeri tatbikatı yok, sembolik gücü zayıf.

•“Orman yandı” haberi, “doğalgaz bulundu” kadar manşet olamıyor.

•Doğayı savunmak, beton lobilerine, imar rantına, plansız turizme yeniliyor.

•“Yatırım” ve “kalkınma” söylemleriyle doğa tahribatı makulleştiriliyor.

•Ve en acıklısı: Toplumsal hafıza, bir ormanın yok oluşunu üç gün içinde unutuyor.

Mavi Vatan Milliyse, Yeşil Vatan Neden Devlet Politikası Değil?

Evet, Mavi Vatan’ı savunmak stratejik bir gerekliliktir.

Ama Yeşil Vatan’ı ihmal etmek, belki daha da büyük bir varlık kaybıdır.

Unutmayalım:

•Bir orman kendini 30–40 yılda zor toparlar.

•Bir zeytin ağacı, sadece tarım ürünü değil; bin yıllık bir medeniyetin canlı hafızasıdır.

•Bir kıyı, bir kez betonlaştığında, doğaya geri dönüş neredeyse imkânsızdır.

Doğayı kaybetmek; gıda güvenliğini, iklim direncini, kırsal kalkınmayı ve toplumsal huzuru da birlikte kaybetmektir.

Yeni Bir Vatan Tanımına İhtiyacımız Var

Vatan sadece fiziki sınır çizgilerinden, karakollardan ibaret değildir.

Vatan, yaşanabilirliktir.

Türkiye’nin “jeopolitik derinliği” sadece denizlerde ve sınır hatlarında değil;

•Orman köklerinde,

•Zeytin dallarında,

•Su kaynaklarında,

•Köylünün emeğinde,

•Yerel hayat tarzında saklıdır.

“Yeşil Vatan”, yalnızca çevrecilerin değil; ekonomistlerin, siyasetçilerin, yatırımcıların ve yurtseverlerin ortak davası olmalıdır.

Bu Sessiz Yangına Karşı Stratejik Çağrım Şudur:

Eğer Mavi Vatan bir devlet politikası olabiliyorsa,

Yeşil Vatan da bir milli güvenlik politikası olarak kurumsallaştırılmalıdır.

Acilen şu adımlar atılmalıdır:

✅ Yangın erken uyarı sistemleri, insansız hava araçları ve yapay zekâ destekli risk haritalarıyla modernize edilmeli.

✅ Zeytinlikleri, tarım alanlarını ve kıyıları koruyan yasalar delinmemeli, delinmişse iptal edilmeli.

✅ Doğayı tahrip eden tüm kararların “ekosistem maliyeti” hesaplanmalı.

✅ Köyler, belediyeler, STK’lar, koruma konusunda sorumluluk ve kaynakla güçlendirilmeli.

✅ Eğitim sisteminde “vatan sevgisi” yeniden tanımlanmalı: sadece bayrak değil, ağaç, toprak, su sevgisi de vurgulanmalı.

Bu Ateşi Sadece İtfaiyeciler Değil, Toplumsal Bilinç Söndürebilir

Devlet, belediyeler, özel sektör ve halk; bu bilinçle birlikte harekete geçmedikçe,

Ege’nin bu “sessiz yangın trajedisi” her yıl aynı şekilde tekrarlanacak.

Son sözüm şudur:

Yeşil Vatan olmadan, Mavi Vatan yaşanabilir değildir.

ÇOK OKUNANLAR