Geçtiğimiz günlerde bir araya geldiğimiz büyük bir grubun üst düzey yöneticisiyle konuşurken, eski expat günlerime geri döndüm. Konuşmasında, büyümekte olan şirketleri için yurt dışı deneyimi olan adaylar aradıklarını vurguladı. Şirketler yurt dışında büyüme fırsatları ararken, ellerinde yurt dışı deneyimi olan yetenekler yoksa duvara toslayabiliyorlar. Dışarıdan transfer edilip adapte edilmeye çalışılan yöneticilerde, kültüre ve takıma hizalanana kadar büyük kayıplar veriliyor.
Şanslıydım, iyi yöneticilerle çalıştım. Yurt dışı yatırımına girişmeden önce, çalışanlarını yurt dışına göndererek ilk etapta ihracat işleriyle başlamıştık. Sonradan işler büyüyüp bayilikler kurulup yerel insanlarla ve yönetimlerle ilişkiler kurulmaya başlayınca yatırımlar da arkasından gelmişti. Hem de gümbür gümbür.çRusya ve Romanya’da sıfırdan fabrika yatırımı, Kazakistan’da ikinci el fabrika satın alması… Arkasından Moldova, Sırbistan, Gürcistan, Ukrayna ve diğerleri. Her ülkeye yapılan yatırım, şirkette bayram havası yaratırdı.
Yabancı yatırımcıları etkilemek için Romanya’da ne yaptık?
Beni şirkete ve işe en çok bağlayan şey; hem markayla kurduğum bağ, hem de büyüme fırsatları ve yeni kültürlerle, ülkelerle tanışma imkânlarıydı. Çok genç yaşta iş geliştirme departmanında çalışırken, yabancı yatırımcıları gezdirmek için Romanya’ya götürmüştük. Hatta onları etkilemek için Tarım Bakanı ile görüşme bile ayarlamıştık. Ardından, dağılan Sovyetler Birliği ülkeleri için araştırma ve fizibilite çalışmaları başladı. Dışarıdan yapılan yönetici takviyeleriyle, 25-30 yaş aralığındaki genç takımla beraber her ülkede araştırmalara başlandı. Küçük ve çevik ekipler kurulup, tam yetki verilerek işlere girişildi. Ben başındaki ilk furyayı kaçırsam da, 2001’de piyango bana da vurdu ve kendimi Moskova’da buldum.
Benden önce giden ekip iyi bir lansman yapmış ve marka oluşturmaya başlamıştı. Türkiye’de karşılaşmadığım birçok yeni problemle karşılaşıyorduk. Örneğin, en iyi satışı yapacağımız yaz sezonunda şişe bitebiliyor ve üretim duruyordu. Sonraki yıllarda şişe fabrika yatırımları yapılsa da, 2,5 ve 5 litrelik pet şişelerde bira satılmaya başlanarak bu sorun da aşılmış oldu. Ya da yine uzak bayiliklere yollayacağımız siparişleri, vagon eksiği nedeniyle gönderemediğimiz çok oldu. Bunun üzerine şirket olarak yüzlerce vagon sahibi olduk. Vagondaki biraların -20 derecelerde yolda donduğuna bile şahit olduk.
Patron ya da yönetim kurulu dedi diye büyük hareketler ve kararlar vermedik
Ama asıl en büyük bariyer; dil ve daha önemlisi kültür ile alışkanlıkları anlamaktı. Hem çalışanlarla, hem diğer paydaşlarla, resmi otoritelerle ve özellikle tüketiciyi anlamaya çok zaman harcadık. Pazarlama müdürü iken onlarca tüketici test araştırmasına girip, tüketicilerin ne dediğini, verdiği mesajları anlamaya çalıştık. Hiçbir şeyi, tüketici ve çalışanlarla test etmeden pazara sürmedik. Patron ya da yönetim kurulu dedi diye büyük hareketler ve kararlar vermedik.
Her zaman tüketicinin sesine kulak verdik. En büyük desteğimiz, yerel çalışma arkadaşlarımızdı. Yaştan ve pozisyondan bağımsız, onlara güvendik. Onlar da bize inandı. Beraber ortak bir Efes kültürü yarattık. İşte orada yarattığımız şey, aslında Türkiye’de de özlemini çektiğimiz kültür ve yapıydı. Her yaştan, her kültürden ve farklı bakış açılarıyla yarattığımız bu yeni dünya bizi hep ileriye taşıdı.
Yabancı bir ülkede çalışmak ve yöneticilik yapmak hem çok zor hem de çok kolaydır. Tüm sorumluluk sizdedir, işi ve ülkeyi en iyi siz bilirsiniz. En üstleriniz bile sizi dinlemeden son kararı veremez. Bu çok güzel bir duygudur. Ama tüm riskler de sizdedir; hiç beklemediğiniz yasal veya farklı zorluklarda herkes sizi arar, hesap sorar.
Yurtdışı deneyiminin en önemli farkı nedir?
İşte bu zorluklar, yurt dışında çalışanlar için farklı kaslar geliştirir. Risk alma, dayanıklılık, farklı açılardan bakabilme, esneklik, takım olma gibi belirsizlik ortamlarında liderlerden en çok beklenen özellikler çok hızlı gelişir. Sanırım daha bağımsız ve hızlı karar verme özellikleri de, girişimci gibi düşünme ve eyleme geçme kaslarını geliştiriyor. Yine yurt dışı deneyiminin en önemli farkı, takımdaki herkesin rekabetçi yaklaşım yerine yoldaşlık yapması ve birbirinin açığını kapatmasıdır. Asıl bu davranış, yurt dışında birlikte çalışan ekipleri birbirine bağlar ve uzun yıllar dostluklar devam eder.
Yaşanan her yeni kriz, belirsizlik ve hızlı, büyük değişimler; sizi bu konulara müdahale konusunda yetkin yapar. Aslında, yıllarca deneyimle elde edilemeyecek farklı özellikler, 3-5 yılda yurt dışı deneyimiyle kazanılabilir. Bugün şirketlerin yurt dışı deneyimi olan adaylar aramasına hiç şaşırmıyorum. Çünkü bazı beceriler, sadece o “yolda” öğreniliyor. Uluslararası deneyimler sadece CV’ye değil, karaktere de yazılıyor.