Herkes bilmez bunu. Alaska, 30 Mart 1867’de Rusya tarafından ABD’ye 7,2 milyon dolar karşılığında satıldı. O günün parasıyla mütevazı görünen bu bedel, bugün yaklaşık 150–160 milyon dolar değerine denk geliyor. Anlaşma, dönemin ABD Dışişleri Bakanı William H. Seward ile Rusya’nın Washington Büyükelçisi Eduard de Stoeckl arasında imzalandı.
Satış, Amerikan kamuoyunda başlangıçta “Seward’ın Çılgınlığı” (Seward’s Folly) olarak alay konusu oldu. Pek çok kişi, “buz kutusu” diye nitelenen bu bölgenin ülkeye yük olacağını düşündü. Ancak zaman, Alaska’nın altın, petrol, doğalgaz ve stratejik konumuyla ABD’ye paha biçilmez bir değer kattığını gösterdi. Bugün Trump–Putin zirvesinin Alaska’da yapılması, bu tarihî mirası yeniden gündeme taşıdı.
Rusya’ya en yakın Amerikan toprağı olması, hem lojistik hem de güvenlik açısından avantaj sağladı. Ayrıca Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yetki alanı tartışmaları sayesinde Putin’in ABD topraklarında rahatça bulunabileceği nadir yerlerden biri oldu.
Buluşmanın askeri bir üste yapılması ise ayrı bir mesaj taşıyordu: güç gösterisi ve caydırıcılık. Soğuk Savaş yıllarında stratejik caydırıcılığın merkezlerinden olan bu üs, bugün de hem güvenlik altyapısı hem de sembolik değeriyle dikkat çekiyor.
Masada Görünen Başlık: Ukrayna Savaşı
Resmî gündem, 2022’den bu yana Avrupa’nın en kanlı çatışmasına sahne olan Rusya–Ukrayna savaşı için olası bir ateşkes formülüydü. Trump, seçim kampanyası boyunca dillendirdiği “24 saatte barış” vaadinin ilk ciddi testini Alaska’da vermek istedi. Ancak dikkat çekici bir eksik vardı: Ukrayna masada yoktu. Kiev, bu durumu “geleceğimiz hakkında başkalarının karar vermesi” olarak nitelendirerek sert tepki gösterdi.
Putin ise masaya yalnızca askeri değil, ekonomik kozlarla da geldi. Yanında getirdiği iş dünyası temsilcileri, bu zirvenin aynı zamanda enerji, finans ve ticaret başlıklarının pazarlık konusu olacağının işaretiydi.
Sadece Ukrayna konuşulmayacağı bence kesin.
Satranç Formatı: Üçlü Ekipler
Başlangıçta “baş başa” planlanan görüşme, her iki liderin yanına iki danışman almasıyla 3’e 3 formatına dönüştü. Trump’a Marco Rubio ve özel elçi Steve Witkoff eşlik ederken, Putin’in yanında Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve dış politika danışmanı Yuri Uşakov yer aldı. Bu yapı, hem teknik detaylara hâkimiyet hem de siyasi sorumluluğun paylaşılması açısından bilinçli bir tercih olarak görüldü.
Perde Arkasında Sessiz Bir Trafik
Alaska’daki görüşme, aylar öncesinden başlatılan sessiz bir istihbarat diplomasisi ile kurgulandı. Resmî diplomatik kanallardan ziyade, emekli istihbarat subayları, eski ulusal güvenlik danışmanları ve iş dünyasından güvenilir aracılar devredeydi.
Bu gayriresmî temaslar, İstanbul, Abu Dabi ve Cenevre gibi “tarafsız” şehirlerde yapılan gizli mini toplantılarla ilerledi. Buradaki amaç, her iki liderin de kamuoyu önünde geri adım attığı izlenimi yaratmadan masaya oturabileceği zemini hazırlamaktı.
Enerji, Finans ve “Yan Anlaşmalar”
Resmî başlık Ukrayna olsa da, arka planda enerji hatları, kritik maden yatırımları ve dolar–ruble geçiş sistemleri konuşuldu. Rusya, yaptırımlar altındaki bankacılık sistemine alternatif kanallar ararken; seneye “mid-term” seçimlerine hazırlanan Washington, enerji fiyatlarını kontrol ederek iç piyasasında pozitif etki yaratmanın hesabını yaptı.
Putin açısından bu süreç, hem Avrupa’ya hem Asya’ya karşı elini güçlendirecek bir zaman kazanma manevrası niteliğindeydi. Trump için ise olası bir ateşkes, ABD seçim atmosferinde (Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşmasını DC’de imzalattıktan sonra ) Nobel’e kadar uzanabilecek yeniden “barış sağlayan lider” imajını pekiştirebilirdi.
Türkiye’nin Sessiz Rolü
Ankara, doğrudan taraf olmasa da, hem Washington hem Moskova ile konuşabilen az sayıdaki başkentten biri olarak bu süreçte dikkatle izleniyordu. Bazı güvenilir kaynaklar, Türkiye’nin özellikle enerji koridorları ve Karadeniz güvenliği konularında erken uyarı ve mesaj taşıma fonksiyonları üstlendiğini ima ediyor.
Uluslararası Tepkiler
Alaska buluşması, Batı başkentlerinde temkinli karşılandı. Avrupa Birliği ülkeleri, NATO’daki bazı müttefikler ve Baltık cumhuriyetleri, “Ukrayna’sız çözüm” yaklaşımının Rusya’ya alan açabileceğinden endişe duyuyor. Çin’in mesafeli duruşu, İran’ın zayıflayan bölgesel pozisyonu ve Orta Doğu’daki yeni güç dengeleri, Moskova’yı Washington’la masaya daha açık hale getirmiş görünüyor.
Türkiye İçin Stratejik Dersler
1.Mekânın Mesajı: Alaska örneği, diplomatik mekân seçiminin stratejik anlamını ortaya koyuyor. Türkiye de benzer görüşmelerde mekânı “politik mesaj” aracı olarak kullanabilir.
2.Masadan Dışlanma Riski: Ukrayna’nın yokluğu, meşruiyet tartışmalarını beraberinde getirdi. Türkiye, kendi çıkarlarını ilgilendiren dosyalarda masada bulunmayı garanti altına almalı.
3.Çok Katmanlı Pazarlık: Askeri, ekonomik ve enerji konularının aynı masada ele alınması, diplomasiye “paket müzakere” mantığını hatırlatıyor.
Son Söz: Alaska’dan Esen Soğuk Rüzgârlar
Trump–Putin buluşması, yalnızca iki liderin siyasi hamlesi değil; küresel güç dengesinin yeniden tanımlandığı bir satranç tahtası hamlesi. Alaska’nın soğuk rüzgârları altında atılan bu adımlar, önümüzdeki aylarda Avrupa’dan Orta Doğu’ya, Kafkasya’dan Pasifik’e kadar hissedilecek.
Ve Türkiye, bu oyunda seyirci değil, oyuncu olmak zorunda. Çünkü satrançta piyonların yer değiştirmesi, oyunun kuralını tamamen değiştirebilir.