TÜİK’e göre zenginleştik, gelirimiz 17 bin doları aştı
02 Eylül 2025

Enflasyonda yıllardır pembe tablo çizen Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) şimdi de halkın zenginleştiğini ilan etti. TÜİK’e göre, kişi başına milli gelirimiz rekor kırdı ve 17 bin 174 dolara çıktı. Türkiye ekonomisi de 6 ayda dolar bazında yüzde 8.5 büyüyerek 1.5 trilyon dolara yaklaştı. Ancak inşaat sayesinde büyümüş görünsek de tarımı kaybettik. Ülkeyi besleyen tarım sektörü büyüyemediği gibi yüzde 3.5 oranında küçüldü. Veri önümüzdeki dönemde gıdanın daha da pahalanacağının, tarım ithalatının artacağının tehlikeli sinyalini verdi. TÜİK bu yılın 2’nci çeyrek büyüme verilerini açıkladı.

Resmi verilere göre Türkiye ekonomisi bu dönemde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4.8, bir önceki çeyreğe göre ise yüzde 1.6 büyüdü. Böylece 2024 yılını 44 trilyon 587 milyar TL ve 1 trilyon 358 milyar dolar ekonomik büyüklükle kapatan Türkiye ekonomisi haziran sonu itibarıyla 52.4 trilyon TL ve 1 trilyon 474 milyar dolarlık büyüklüğe ulaştı. TÜİK geçen yıl Türkiye’nin yıllık milli gelirini 1 trilyon 322 milyar dolar olarak ölçmüştü. Bu geliri 36 milyar yükselterek 1 trilyon 358 milyar dolara revize etti.

TÜİK verilerine göre, son 4 çeyreklik dönemi kapsayan son 1 yıllık dönemde milli gelirimiz 115.4 milyar dolar birden artarken vatandaşın kişi başına düşen geliri de büyüdü. 2024 sonunda 15 bin 463 dolar açıklanan kişi başına gelirimiz bu yıl haziran sonu itibarıyla 17 bin 174 doları aştı. Yüksek enflasyon ve doların baskılanması sayesinde vatandaş resmi verilerde ‘zengin’ göründü.

Ekonomistler ne dedi?

Prof. Dr. Emre Alkin, “Efektif talebi sakinleştirmeden enflasyon kalıcı düşmeyecek, kısa vadeli başarıların ardından uzun vadeli sıkıntılar yaşanacak. Büyümenin kalitesi de tartışılır durumda gözüküyor. ‘Buna da şükür’ diyoruz her zaman ancak, tecrübe edilen ile açıklanan farklı olunca endişeleniyoruz” ifadelerini kullandı.

‘Emeğin aldığı pay azaldı’

Prof. Dr. Binhan Elif Yılmaz, “İkinci çeyrekte daha önceki çeyreklerde olduğu gibi yine inşaat sektörü öne çıktı. Tarım sektöründe ise sert düşüş devam ediyor” ifadelerini kullandı. Yılmaz, “Büyümeden emeğin, bir başka deyişle işgücüne yapılan ödemelerin aldığı pay azaldı” değerlendirmesini yaptı.

‘Faiz indiriminde ikilem var’

İris Cibre, büyüme ile faiz arasındaki ikilime vurgu yaptı. ‘Piyasa aktivitesi bu hızda devam ederken, eylülde 300 baz puan faiz indirimi gelebilir mi’ diye soran Cibre, faiz indirimi gerçekleşmezse gelir dağılımının daha da bozulacağını, faiz indirilirse de enflasyonda zora girileceğini belirtti.

İnşaat coştu tarım çöktü

İkinci çeyrekte en hızlı büyüme yüzde 10.9’la inşaat sektöründe gerçekleşti. İnşaatı yüzde 7.1’lik büyümeyle bilgi, iletişim ve yüzde 5.6 büyümeyle ticaret takip ederken sanayinin yüzde 6.1 büyümesi sevindirdi. Ancak tarım sektörü yüzde 3.5 oranında küçüldü. Kamu bütçeden eğitim, sağlık ve sosyal kesimlere yaptığı harcamayı kesti, kamu harcaması yüzde 1.2 azaldı. Bu dönemde ihracattaki artış yüzde 1.7 artarken ithalattaki büyüme yüzde 8.8’e çıktı. İşgücü ödemelerinin milli gelir içerisindeki payı ise 4.5 puan birden düşerek 38.4’e geriledi.

Bakan Şimşek: Program başarılı

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye ekonomisin yılın ikinci çeyreğinde yüzde 4.8 büyümesine ilişkin “Yıllık büyümedeki artışla birlikte dezenflasyonun sürmesi uygulanan programın başarısını ortaya koyuyor” ifadesini kullandı. Şimşek, ayrıca milli gelir serilerinde ‘Uyumlaştırılmış Avrupa Revizyon Politikası’ çerçevesinde revizyon yapıldığını belirtti.

“20 çeyrektir süren büyüme trendini daha da güçlendirmeliyiz”

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç ikinci çeyrekte inşaatın yanı sıra sanayi sektöründeki yüzde 6,1’lik ve yatırımlardaki 8,8’lik büyümeyi gelecek çeyrekler için olumlu işaretler olarak gördüklerini belirterek, “İhracatçı KOBİ’lere ve istihdam deposu sanayi sektörlerine yönelik selektif kredi stratejisi ile ekonomide 20 çeyrektir süren büyüme trendini daha da güçlendirmeliyiz.” dedi.

İkinci çeyrekteki yüzde 4,8’lik büyümenin özellikle savunma sanayisi öncülüğünde gerçekleştiğini vurgulayan Avdagiç, “Büyümenin sürdürülebilir bir patikada ilerlemesi için savunma sanayimizdeki bu önemli başarının, istihdam deposu diğer sanayi sektörlerimize de yansıması beklentisi ve inancındayız.” ifadelerini kullandı.

Mal ve hizmet ihracatında 2025 yılının ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 1,7 artış olduğunu dile getiren Avdagiç, “İthalat tarafında yüzde 8,8 gibi ihracatın çok üstünde bir artış gerçekleşti. Dış ticarette ihracat rakamlarıyla beraber ithalat rakamlarına da bakmamız gerekiyor. Önümüzdeki dönemlerde ihracatın büyümeye katkısının, ekonomideki genel büyüme yüzdesi ile uyumlu olmasını bekliyoruz. Sanayi, yatırım ve ihracat, hedeflediğimiz ekonomik gelişimin sac ayaklarıdır. Türkiye yeni büyüme hikayesi bu sac ayakları üzerine kurulmalıdır.” değerlendirmesinde bulundu.

Enflasyondaki gerilemeye paralel olarak TCMB’nin faiz indirim döngüsüne devam etmesinin önemli olduğunu vurgulayan Avdagiç, iş dünyası olarak özellikle üreticileri ve KOBİ’leri destekleyen, tüketici talebini ise makul düzeyde tutacak selektif bir kredi stratejisi uygulanmasını önerdiklerini belirtti.

Avdagiç, sanayideki büyümenin tüm sektörlere yayılabilmesi için, KOBİ’lere yönelik kredi kanallarının genişlemesi ve kur-enflasyon korelasyonunun korunmasının büyük önem arz ettiğini söyledi.

“2025’i daha yüksek bir büyüme ile kapatmayı bekliyoruz”

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak da beklentilerin üzerindeki büyümenin sevindirici olduğunu ve sanayideki gelişimin tüm alt sektörlere yayılmasının önemli olduğunu kaydetti.

Zorlu küresel koşullara rağmen büyümenin iş dünyası açısından memnuniyet verici olduğunun altını çizen Olpak, “Yılın ilk çeyreğinde özellikle sanayi sektörüne dikkati çekmiştik. Son dönemlerde negatif büyüyen sanayi sektörünün ikinci çeyrekte yüzde 6,1 oranıyla pozitife dönmesi iş dünyamız açısından oldukça değerli.” dedi.

Olpak, büyümenin detaylarına ilişkin yaptığı değerlendirmede ise sanayi sektöründeki pozitif gelişmeyle birlikte, özellikle emek yoğun sektörlerdeki iş gücü kaybının ve finansmana erişim sorunlarının devam ettiğini belirterek, “Beklenen indirimlerinin ve diğer destekleyici adımların tüm sanayi sektörünü ve genel anlamda ekonomimizi olumlu etkilemesini bekliyor ve ümit ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

İhracat ve ithalat verilerine de değinen Olpak şöyle devam etti:

“İhracatımız yüzde 1,7 artarken ithalatımızın yüzde 8,8 artması dikkatle izlenmesi gereken bir nokta. Toplam ithalat içindeki tüketim harcamaları ithalatı ise dikkat çekici. Yatırımların yüzde 8,8 artması da önemli bir veri. Sadece inşaat değil, gelecek dönem büyümesi için önem arz eden makine ve teçhizat yatırımlarının artması da önemli. İç talep de yüzde 5,1 artarak büyümenin ana sürükleyicilerinden olsa da daha makul seviyelerde. Yılın ilk yarısında yüzde 3,6 büyüyen ülkemizin, yılın geri kalan döneminde olumlu gelişmelerle 2025’i daha yüksek bir büyüme ile kapatmasını bekliyoruz. Yakında açıklanacak OVP’nin, sanayide katma değeri yüksek alanlara odaklı, ihracatı daha fazla destekleyen, kapsayıcı ve sürdürülebilir büyüme için gerekli yatırım ortamını daha da iyileştirmesini bekliyoruz.”

“Emeğin daha adil paylaşılması öncelikli olmalıdır”

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Burhan Özdemir, verilerin, Türkiye ekonomisinin yaşanan küresel belirsizlikler karşısındaki direncini ve dinamizminin güçlü olduğunu yansıttığını belirtti.

Özdemir, söz konusu dönemde tarım sektöründe yaşanan yüzde 3,5’lik daralmaya vurgu yaparak, “Gıda güvenliği ve kırsal kalkınma açısından çok önemli olan tarım sektörü önümüzdeki dönemde odaklanılması gereken önemli alandır.” dedi.

İş gücü ödemelerinin yüzde 42 artmasının olumlu olduğuna dikkati çeken Özdemir şu değerlendirmelerde bulundu:

“İş gücü ödemelerinin cari fiyatlarla gayrisafi katma değer içerisindeki payı geçen yılın ikinci çeyreğinde yüzde 38,8 iken, bu oran bu dönemde yüzde 38,4 oldu. Söz konusu gerileme dikkatle izlenmelidir. Büyümenin toplumsal tabana yayılması adına emeğin verimlilikle birlikte daha adil paylaşılması önümüzdeki dönemin öncelikli hedeflerinden olmalıdır. 2024 yılına ilişkin yıllık verilerde kişi başına düşen gelirin 15 bin 325 dolara yükselmiş olması, ülkemizin orta gelir tuzağını aşma yolunda güçlü bir ivme yakaladığını göstermektedir. Bu eşik, doğru politikalar ve üretim kapasitemizin artışıyla birlikte çok daha ileri seviyelere taşınabilecektir.”

Sağlıklı ve kalıcı büyüme için üretim ve ihracat vurgusu

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe de büyümenin bileşenlerinde iç talebin belirleyici rolünün öne çıktığını belirterek, “Hane halkı harcamaları büyümeye 3,4 puan, yatırımlar 2,2 puan, stoklardaki değişimler ise 1,2 puan katkı yaptı. Buna karşılık, net ihracat büyümeyi 1,4 puan, kamu harcamaları da 0,6 puan aşağı çekti.” dedi.

Gültepe, ihracatın tek başına büyümeye artı 0,4 puan katkı yapmasına rağmen ithalattaki artış nedeniyle net ihracatın katkısının eksi 1,4 puan olmasının dikkati çektiğini vurguladı.

Söz konusu veriye göre, Türkiye’nin ihracat gelirlerinin büyümeyi desteklediğinin altını çizen Gültepe, “Daha yüksek oranda artan ithalat bu katkıyı fazlasıyla gölgeledi. Net ihracatın üst üste üç çeyrektir negatif katkı vermesi, büyümenin giderek iç talep ve ithalata dayalı bir yapıya büründüğünü gösteriyor. Oysa sağlıklı ve kalıcı bir büyümenin ancak üretim ve ihracatla gerçekleşebileceğini unutmamamız gerekiyor.” diye konuştu.

İhracatın büyümeye yön verdiği dönemlerde, ekonomide hem üretim kapasitesinin hem de istihdamın daha dengeli ve sürdürülebilir biçimde arttığını anlatan Gültepe, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Rakamlarda da görüyoruz ki rekabetçilikte yaşanan zorluklar ihracatın ivmesini sınırlamaya devam ediyor. Küresel pazarlarda rekabetçiliğimizi güçlendirecek, ihracatçının önünü açacak politikaların hayata geçirilmesi bu nedenle kritik önem taşıyor. Her şeye rağmen büyümenin pozitif seyri umut verici. Önümüzdeki dönemde rekabet gücünü artıracak ve ihracatı yeniden büyümenin taşıyıcı sütunlarından biri haline getirecek adımların atılmasıyla daha dengeli ve dışa açık bir büyüme patikasına girileceğine inanıyoruz.”

“Sektörel bazlı güçlü bir büyüme rakamı gözlemledik”

Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Orhan Aydın da büyümenin beklentilerin üzerinde olduğunu ve sektörel bazlı güçlü büyüme rakamları gözlemlediklerini ifade etti.

Aydın, bu durumun ekonomide beklenenden daha güçlü bir toparlanmaya işaret ettiğini belirterek, “Önümüzdeki dönemde para ve maliye politikalarının koordinasyonu ve yapısal reformlar büyümenin kalitesi ve sürdürülebilirliği açısından kritik önem taşıyacaktır. Bu nedenle mevcut ekonomi politikalarının disiplinli bir şekilde yürütülmesinde yarar görmekteyiz.” dedi.

Uzun bir süredir tasarruf odaklı, enflasyonla mücadeleyi önceleyen bir yol haritası icra edildiğini vurgulayan Aydın, şunları kaydetti:

“Doğal olarak bu şartlar içerisinde her alanda rakamları küçültmeye çalışıyorduk. Büyüme rakamlarında da beklentilerimiz bu doğrultudaydı. Ne var ki inşaat, sanayi, bilgi ve iletişim, ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek hizmetleri sektörlerinde büyümeyi tetikleyen itici güçler gördük. Bunun yanı sıra iklim krizine bağlı don olaylarının tesiri ile hasatların azalması tarım sektöründe küçülmeye neden oldu. Bu durumu özellikle dikkate almalı ve tarımı teşvik edecek, çiftçiye sahip çıkacak kararları almalıyız. Bakanlığımızın bu yönde 3 yıllık bir eylem planı çalışması var umarım soruna çare olur.”

Tüketim ve yatırım harcamalarındaki artışların iç talepteki canlılığı gösterdiğini ifade eden Aydın, “Sabit sermayeli yatırımların büyümeye katkı vermesinden son derece memnuniyet duymaktayız. Ayrıca tasarruf tedbirlerinin kamu harcamalarında azalma göstermesi ayrı bir memnuniyet verici bir durum. Büyümenin iş gücü ödemeleri ve net işletme karlarına baktığımızda gelir dağılımında işverene bir kayış olduğunu gösteriyor. Burada denge sağlanmalı diye düşünüyoruz.” diye konuştu.

“Uygulanan politikaların olumlu yansımalarını görüyoruz”

İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) Başkanı Ali Kopuz ise enflasyonla mücadele ve mali disiplin sürecinin devam ederken büyümenin 20’nci çeyreğe ulaşmasının güven verici bir gelişme olduğunu belirtti.

Kopuz, söz konusu büyüme performansı sayesinde, Türkiye’nin milli geliri 1,5 trilyon dolara yaklaştığını hatırlatarak, “Bu gelişme, uygulanan politikaların makroekonomik dengeler üzerindeki olumlu yansımalarını göstermektedir.” ifadesini kullandı.

Yüksek faiz oranlarının ve sıkı para politikasının, özellikle yılın ilk çeyreğinde potansiyelin altında büyümeye neden olduğunu kaydeden Kopuz, “Bununla birlikte henüz istenilen seviyede olmasa da enflasyonda yavaşlamayı beraberinde getirdiğini görmüştük. Enflasyon tarafında bu eğilim korundukça, bu senenin geriye kalan 3 Para Piyasası Kurulu toplantısında indirimlerin devam ederek, önümüzdeki dönemde ekonomik aktiviteyi daha fazla desteklemesini bekliyoruz.” diye konuştu.

Gıdanın temelini oluşturan sektöründe ikinci çeyrekte yıllık bazda yüzde 3,5 daralma gerçekleştiğini hatırlatan Kopuz, şu değerlendirmelerde bulundu:

“İlkbahar aylarında görülen don olayları, yaz aylarında ise özellikle İç Anadolu ve Ege bölgelerinde etkili olan kuraklık, rekoltelerde ciddi kayıplara yol açmıştır. Bizim de sektörden ve sahadan aldığımız geri dönüşler bu doğrultudaydı. Tarım sektörünün katkı vermediği bir büyüme kompozisyonu gıda arz güvenliği ve fiyat istikrarı bakımından da arzu edilen bir dağılım değildir. Bu yüzden tarımsal üretimde vites artırmak için gerekli her türlü adımı atmak zorundayız. Tarımsal üretimde yaşanan kayıpların telafi edilmesiyle birlikte, önümüzdeki dönemlerde daha dengeli ve sürdürülebilir bir büyüme patikasına ulaşacağımıza inanıyoruz.”

ÇOK OKUNANLAR