Umutsuz olmak için ne çok sebebimiz var. Mutlu ve umutlu olmak için cephelerimiz ise her gün azalıyor. Tam da bu noktada, umutların tükendiğini, dünyanın yaşamak için daha kötü bir yer olduğunu konuşmayı bırakıp, “Bunu değiştirmek için nereden başlamalıyız?” sorusuna odaklanmanın zamanı gelmedi mi? Ve inanın, bunu bizden başka yapacak kimse yok.
Her yıl Mart ayında, Afrika’dan 10 gün uçarak Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölü’nde balıkçılık yapan Adem abimizin sandalına 14. kez konan Yaren leylek bile bana umut veriyor. Adının dost, arkadaş ve yoldaş anlamına gelen “Yaren” olması bile çok anlamlı değil mi?
Geçen hafta, Hayal Gücü Merkezi’nin düzenlediği ödül töreninin üçüncüsüne katıldım. Gençlerin ve çocukların hayal gücüne, yaratıcılıklarına ve zekâsına inanarak kurulan, tüm ülkeye yayılan bu yapı, onların hayallerine inanan insanlar sayesinde herkesi hayal kurmaya ve yaratıcılıklarını hayata geçirmeye teşvik ediyor. Törenin yapıldığı salona girer girmez iş dünyasından, sivil toplumdan, konferanslardan tanıdığım farklı kuşak, yaş ve meslekten birçok insanla selamlaştım. Hayal gücüne inanan herkesin, bu güzel işi yapanları ve gençleri alkışlamak için bir Cumartesi akşamı salonu doldurması çok anlamlıydı.Ve yine umutla dolduğumu hissettim.
Ellerinize sağlık Hayal Gücü Merkezi
Yalnız olmadığınızı bilmek, sizin gibi dertlere derman olmak isteyen insanlarla yan yana gelmek, kol kola girmek, iş dünyasında kazanamayacağınız bir tatmin ve umut. Çok sayıda bireysel ve kurumsal destekçinin “hayal gücüne” ve ekibine inanarak çocukları ve gençleri desteklemesi çok kıymetliydi. Farklı konu ve işlerle uğraşan altı yüze yakın katılımcının doldurduğu salonda, HGM kurucusu Emre Alettin Keskin’in açılış konuşmasındaki tüm davetlilere “hayal ortağı” ve “merak ortağı” olalım çağrısı çok anlamlıydı. Hayal edenler yol açar, cesaret edenler yürür, birlikte başaranlar dünyayı değiştirir.’ Sevgili Emre’nin güzel mesajı. Nokta. Ellerinize sağlık Hayal Gücü Merkezi .
Umutsuzluğa kapıldığım çok zaman oldu. Ne yapacağımı bilememek, “Daha iyisini yapabilirdim.” pişmanlığı, adım atmaktan korkmak, başarısızlık kaygısı, deneyimsizlikten duvara toslamak… Bunların hepsini yaşadım.
Bazılarını hızlı ve az hasarla atlattım, bazılarını ise eş dost, kitaplar, sinema veya kendime has yöntemlerimle yoğun bakımdaymışım gibi geçirdim. Ama beni her seferinde umutlandıran şey, çevremde biriktirdiğim veya uzaktan takip ettiğim, hayallerini gerçeğe dönüştürmek için eyleme geçmiş insanlar oldu. Filmlerde izlediğim, romanlarda okuduğum kahramanların sözleri ve eylemleri, “Bunu ben de yaparım.” hissini damarlarımda dolaştırıyor.
Tanıştığım her yaştan, her meslekten, her kuşaktan, her coğrafyadan insan; tutkularıyla, ilgi alanlarıyla ve üretimleriyle beni heyecanlandırıyor. Üstelik bu insanların çoğu, bir işe başlarken “Şu noktaya geliriz, herkes bizi konuşur ya da şu kadar gelir elde ederiz.” diye düşünmüyor bile. Bizi durduran bir çok olumsuz koşul var, kabul. Peki, binlerce yıldır değişim için, daha iyisi için düşünen, çalışan, yaşam amacı bu olan insanları düşünmek, onlardan öğrenmek ve ilham almak; tekrar umutla dolmak için en iyi yöntem değil mi?
Yaklaşık bir ay önce, üç üniversiteli gençten bir e-posta aldık. İki yılı aşkın süredir devam eden Genwise kamplarımıza katılan bir arkadaşları sayesinde bize ulaştıklarını yazmışlardı. Hatta bizi bir etkinlikte konuşmacı olarak dinlemişler ve “Biz bunlarla iş yaparız.” demişler. Gözlerine kestirmişler bizi.Mailden sonra önce bir Zoom toplantısı, ardından bir ev buluşması, sonrasında gençlerin inisiyatifiyle bir buluşma planı yapıldı. Mekân gezildi ve seçildi.
Buluştuğumuz üç genç, farklı üniversitelerde, farklı bölümlerde ve hatta farklı şehirlerde eğitim hayatlarını sürdürüyor. Hepsinin farklı ilgi alanları, hayalleri ve güçlü bir girişimcilik vizyonu var. Şirketlerin vaka çalışmalarını analiz edip girdikleri her yarışmayı kazanan bir ekipten söz ediyorum. Binlerce dolara iki-üç harfli danışmanlık firmalarına, her şirkete aynı formülleri satanlara bin basarlar!
Birbirimizi dinleyip anladıktan sonra “Hadi başlayalım.” dedik
Eğer bir kurumun yöneticisi olsaydım, bu gençlerin sadece yarışmalarda ürettiği fikirleri almakla yetinmez, onlarla birlikte proje bazlı işler yaparak, sorunlarımı çözmeleri için onları ekiplerime dahil ederdim. Dert ettikleri konu ise, gençlerin üniversiteden sonra girecekleri ve değer katacakları kurum ve şirketlerde, iş görüşmelerinden başlayarak samimiyetsiz, ayrımcı ve küçümseyici bir tavırla karşılaşmalarının önüne geçmek. Bunun ancak farklı kuşakların birbirini anlaması ve dinlemesiyle mümkün olduğuna inanıyorlar.Tıpkı bizim Genwise’da inandığımız ve şirketlere anlatmaya çalıştığımız gibi.
Birbirimizi dinleyip anladıktan sonra “Hadi başlayalım.” dedik ve ilk buluşmamızı gerçekleştirdik. Üstelik Hayal Gücü Merkezi ödül töreninden çıkıp, Kadıköy’de bir plakçıda 80 kişiyle bir araya geldik. Aramızda Türkiye’nin dört bir yanından İstanbul’a okumaya ve hayallerini gerçekleştirmeye gelen çok sayıda öğrenci, televizyon programcıları, sevdiğimiz şirketlerin genel müdürleri, CEO’ları, danışmanlar, IT uzmanları ve kurumsal ilişkiler yöneticileri vardı. Gece boyunca herkes herkesle tanıştı, sohbet etti, sorular sordu, iletişim bilgilerini aldı. Mekân bir plak dükkânı olunca müzik eşliğinde sıcak bir atmosfer oluştu.
Kurumsal iş görüşmelerindeki gibi, şirket yöneticilerinin daha büyük masalara oturduğu, sadece onların soru sorduğu, kritik edip yukarıdan baktığı bir ortam değildi. Herkes birbirini tanımaya, anlamaya çalıştı. Merak ettiklerini sordu. İlk buluşma için hedefimize yaklaştık diyebilirim. Gece sonunda kucaklaşmalar yaşandı. İşte bu yüzden, “Tamam, bu iş oldu!” diyebiliyorum. Farklı nesillerin bir araya gelmesi, konuşması, birbirini dinlemesi ve birlikte üretmesi önemli. Umut işte tam da burada!
Yaren’in Balıkçı Adem’in kayığına konmasıyla başlayan o güzel gün, hayal gücüyle üretilen ve sadece bize değil tüm dünyaya umut veren projelerin ödüllendirilmesi, farklılıkların bir araya gelmesiyle oluşan enerji…
Sabah kahvaltı için anne ve abla buluşmamı hiç saymadım bile. Annemin portakal reçeli simitle beraber çok iyiydi. Bunlar bana bir gün için yetti.
Umut hiç biter mi?