Şu soruyu kendinize sık sık sormaktan kaçınmayın: Sürekli başkalarını memnun etmek, gerçekten hayatımızın bir amacı mı olmalı? Hangi çabalar değerli, hangi çabalar yalnızca zaman kaybı? Hep başkalarını memnun etmek için“Evet” demek zorunda mıyız, yoksa öncelikle kendimize mi “Evet” demeliyiz?
Çoğumuzun çabası etrafımızdaki insanları mutlu etmek oluyor. Fakat, bu çaba sırasında kendi huzurumuzu gözden mi çıkarıyoruz? Kendi memnuniyetimizi, başkalarının onayına mı bağladık, yoksa içsel dengeyi bulmayı mı hedefliyoruz?
Gelin, bu konuda biraz derinlemesine düşünelim…
İçsel Huzur: Gerçek Mutluluğun Kaynağı
Dışarıdaki takdir ve övgü, kısa vadede mutluluk verse de gerçek huzuru, içsel dengemizi bulduğumuzda hissederiz. İçsel dengeyi kaybetmeden başkalarına değer katmak zordur. Bu dengenin kaybolması, başkalarına hizmet etme isteğimizi körüklerken, iç huzurumuzu zayıflatabilir. Oysa gerçek mutluluk, başkalarının onayına değil, kendi içsel huzurumuza bağlıdır.
Peki, insan önce kendini nasıl memnun edebilir? Cevap belki de basit: Kendi değerini fark ederek.
Memnuniyet Tuzağı: Bağımlı Olmak
İlk yıllarda, ailemizden ve öğretmenlerimizden aldığımız takdir, bizi mutlu ederdi. Zamanla bu takdirin peşinden koşmak, hayatın her alanında daha fazla başarı ve takdir arayışına dönüştü. Ama bu sürekli onay alma çabası, bizi tükenmeye, içsel boşluğa itebilir. İşin, özel hayatın, ilişkilerin ve dostlukların çoğu zaman başkalarına nasıl göründüğü üzerine şekillenir.
Dışarıdaki beklentilere boyun eğmek, bizi tükenmişliğe sürüklerken, içsel huzurumuzu kaybetmemize yol açar. Bu kayıp, başkalarına verebileceğimiz en değerli şeyin kaybolmasına neden olur: içsel huzur.
Kendi Kimliğimizi Kaybetmek
Başkalarına değer katmak isteği doğal bir arzudur. Ancak bu arzuyu, kendi kimliğimizi kaybederek gerçekleştirmek, her şeyin temeline zarar verir. İçsel huzurumuzu kaybettiğimizde, çevremizdeki dünyayı dengeleme gücümüz de zayıflar. Kendi sınırlarımızı koymak, ihtiyaçlarımızı ve isteklerimizi dile getirmek cesaret ister, fakat her evet dediğimizde içsel denge bir adım daha kaybolur.
Herkesi Memnun Etmek Gerçekten Mümkün Mü?
Herkesi mutlu etmek imkansız, bunu biliyoruz. Ne kadar çabalarsak çabalayalım, bir noktada her zaman birinin memnuniyeti eksik kalacaktır. Gerçek mutluluğu, başkalarının onayına bağımlı olmadan, içsel memnuniyetimizi bulduğumuzda yakalarız. Dışarıdaki takdirin yerini iç huzur alır. Fakat önce iç dengeyi kurmamız gerekir.
Başkalarına bağımlı yaşamak, yalnızlık ve dışlanma korkusunu körükleyebilir. Ancak esas korkulması gereken, kendi hayatımızı yaşamamak ve içsel değerimizi unutmaktır. Bu boşluk ne kadar onay alsak da dolmaz.
Cesaret: Kendini Kabul Etmek
Gerçek cesaret, başkalarına değer verirken, kendimize de değer verebilmektir. Başkalarına “Evet” derken, kendimize “Hayır” diyebilmek cesaret ister. Kendi sınırlarımızı koymak, isteklerimizi fark etmek, özsaygımızın temel taşlarını oluşturur. Bu temeller, başkalarına verebileceğimiz en değerli hediyedir.
Başkalarını mutlu etmek güzel, ama bunun için önce kendimize değer vermemiz gerekir. Eğer kendimizden memnun değilsek, başkalarına da mutluluk veremeyiz. Kendi iç huzurumuz, başkalarına vereceğimiz her şeyin kaynağıdır.
Mesaj: İçsel Huzur Önceliğimiz Olmalı
Başkalarını memnun etmek zorunda değilsiniz (şayet şirketinizde müşteri memnuniyetinden sorumlu değilseniz:)); önce kendinizi memnun etmeniz gerekiyor. İçsel huzurunuz ve kendinize duyduğunuz saygı, başkalarına verebileceğiniz en değerli hediyedir.
Kendinizi kaybetmeyin, başkalarını mutlu etmek uğruna. Gerçek mutluluğu yalnızca içsel huzurla, başkalarını da mutlu edebilirsiniz.
Unutmayın: En değerli onay kaynağınız başkaları değil, kendinizsiniz. Kendinizi olduğunuz gibi kabul edin, çünkü gerçek mutluluk dışarıda aradıklarınızı içinizde bulmaktır.