Hiç yapmadım, yapamam, yapma cesaretim yok. Hayatımın en güzel işleri, en güzel yolculukları, en güzel aşkları “olmaz, yapamam” dediğim cevabından sonra gerçekleşti. Her iyi sonuca ulaştığımızda onu daha çok bilinçli bir tercihimiz gibi anlatmayı ve kendimize pay çıkarmayı iş hayatında öğrendik.
Bende öyle olmadı, her iyi sonuç çok bilinçli bir “evet” ile başlamadı. “Yapamam, yapmam” dediğim işlerin sonuçları, bilinçli “evet yaparım” ile başladıklarım kadar çoktu. Bugünlerde bunun bilinciyle ve sonunda ne olacağını merak ettiğimden dolayı “hadi, bir deneyelim” demeyi de öğrendim.
Durmak ve başlamamak için ne kadar çok sebebimiz var. Oysa iş ve para kazanmak için, diploma için, sadece bizden istendiği ve beklendiği için yıllardır ve her gün ne kadar çok şey yaptık ve yapıyoruz. Üstelik sevdiğimizden ve iyi hissettiğimizden değil; öğrenmek zorunda olduğumuzdan, deneme şansı verilmemesinden dolayı.
Kim bilir kaç kez “yapamam” kelimesini kullandım… Bilip bilmeden, sonunda kendime iyi geleceğini ve başkaları için yaratacağı güzel sonuçları hiç düşünmeden ve kafamda tartmadan. Sadece benim için geçerli değil bu teorim. Özellikle kurumsaldan çıktıktan sonra tanıştığım, her yaştan onlarca kurumsalda devam eden veya ayrılmış arkadaşta da bunu gözlemliyorum.
Benim en iyi örneğim, kariyerimin 10. yılında, müdürlüğümün ise 2. yılında yepyeni bir marka lansmanı ve şahane işler yaparken, patronumun beni çağırıp “Hadi Rusya’ya pazarlama müdürü gidiyorsun” deme anıdır. Hiç istemedim. Keyfim, rahatım, havam yerinde. İşte bir bayram havası var. Ne gereği var? Evi, aileyi, işi topla, sıfırdan bir yaşam kur. Üstelik en ufak bir fikrim yok.
10 yıl kaldığım Moskova’ya nasıl gittim?
Her gün birisi ikna etmek için Moskova’dan İstanbul’a geliyor. Oturup bir odada konuşuyoruz, ben dinlemiyorum bile. Elbette hayır dedim. Üstelik saatlerce niye olmayacağını anlattığım 3 sayfa neden yazarak ve telefonda beraber çalıştığım genel müdürüme provasını yaparak. Kararını çoktan vermiş ve beni dinlemeyen CEO’muz “Git bir bak, sonra karar ver”e verecek bir cevabım olmadığı için “Kalkıp bir bakalım bari” diyerek ayrıldık.
Ama işte o kafamda yarattığım ve ne olacağını bilmeden “gitmem” hatta “yapamam” dediğim fırsat, hayatımın en keyifli, en maceralı, en eğlenceli 10 yılı oldu. Sadece ben değil, ekip olarak, başka bir ülkede, başka bir kültürde, başka bir dilde neler yapabileceğimizi keşfettik. Hepimize özgüven geldi, birçok kelimenin gerçek anlamını orada öğrendik. Dostluk, takım olma, başarı, hayal kırıklığı, mucize, liderlik.
Çevremde bana ilham olan çok daha iyi örneklerim var. Onları yakından izliyor ve takip ediyorum. Cesaretlerini, dirayetlerini, eyleme geçişlerini araklamaya çalışıyorum. Bazen direkt suya atlamak yerine, onların arkasına takılıp küçük adımlarla ilerliyorum. Bazen de kayalıklardan direkt en derine balıklama dalıyorum.
Örnek mi? O kadar çok ki. Yirmi yıla yakın beraber çalıştığım, lojistik direktörü olan bir arkadaşın oyunculuk dersleri alıp kendi tiyatro ekibini kurması mesela. Hâlâ lojistikte iyi; tüm oyunların dekorlarını oyun öncesi aracıyla ulaştırmaya devam ediyor Ama onu gururla izliyor ve takip ediyoruz.
Üniversiteden beri birlikte olan iki arkadaşımızın, 10 yıl kurumsalda çalışıp hayallerindeki işi yaratmak için işi bırakıp Likya yolunda bir köyde elleriyle evler inşa etmesi ve her sene en yüksek puanlarla ödüller alması.
En iyi okul ve üniversitelerden mezun olduktan sonra dert edindiği mesleği çözmek için sivil topluma giren ve kendi derneğini kuran genç bir kadın.
Yıllarca esnaflık yapmış bir abimizin, altmış yaşından sonra biriktirdiği tüm kitapları dijital hale getirip herkese açık bir kitaplık haline getirmesi ilk aklıma gelenler.
Elbette değerlerimiz ve seçimlerimiz var, bizi biz yapan. Bir çok davranışımızı, kararımızı, eylemimizi onlara dayanarak yapıyoruz. Ama ya bilmeden “yapmam, yapamam” dediklerimiz? Üstelik kendimize “haklı” ve garip sebepler yaratarak…
Bu düşünce yapısını kırarken ve değiştirirken en önemli faktörün etrafımdaki yeni ve cesaretlendiren insanlar olduğunu keşfettim. Etrafınızda sadece size benzeyen, harekete geçmeyen, halinden memnun, rahatını bozmayan insanlar varsa bereket de gelmiyor. Sizi hareketlendiren, yol açan, ilham veren dost ve arkadaşlar –çok eski olmasına gerek yok– ise işi kolaylaştırıyor.
Şöyle bir düşünün; bugüne kadar “hayatta yapamam” deyip de yaptığınız kaç iş var? Zor başladığınız ama sonu iyi biten kaç eyleminiz oldu? Sadece bildiğiniz ve sürpriz olmayan işlere, eylemlere en son ne zaman girdiniz?
Yarın için garantisi olmayan durumları sakın abartmayın
Zor kararlar vermek zordur. Sonunu görmeden yola çıkmak, etrafımızda “olmaz, gitme, yapma” diyen insanlarla çevrili olmak daha da zorlaştırır hayatımızı. Zor kararlar verirken en iyi yöntem, bu yoldan geçen insanlarla konuşmak ve bol bol araştırma yapmaktır. Daha az tanıdığınız insanlar daha objektif olurlar.
Aklınızdan geçen her soruyu ve endişeyi sorarak başlayın. En önemlisi, içinde bulunduğunuz ve size bugün çok rahat gelen ama yarın için garantisi olmayan durumu ve pozisyonu sakın abartmayın. Bugünden yarın için düşünmez ve hazırlık yapmazsanız, bulunduğunuz konfor alanı yarın olmayabilir.
“Yapmam” ve “yapamam” dediğiniz ne kadar konu varsa bir düşünün, bir kâğıda yazın. Yanlarına neden “yapamam” dediğinizi, içinizden gelen tüm netlikle ifade edin. Yanlarına “Peki şöyle olsa yapar mıyım?” ya da “Şunu değiştirsem sever miyim ve gider miyim?” gibi her biri için iki-üç cümleyle tekrar ifade edin. İnanın, sonuca siz de şaşıracaksınız.
“Yapamam” dediğiniz işlere benzer işlerin daha zorlarını onlarca kez yapmış; “bende bu yetkinlik yok zaten” dediğiniz konuları da onlarca kez çözmüş, hatta yönetmiş olabilirsiniz. Bunları düşünürken ve kendinizi överken yanınızda arkadaşlarınızın olması işinizi kolaylaştıracaktır.Sınırlarımızı esnetmek ve kendimize güvenimizin artması, yeni işlere ve yeni eylemlere geçerken bizi de iyi hissettirecek.
Yapacağımız, yapmamız gereken çok şey var.
Resimdeki görsel, yazıda bahsettiğim eski lojistik direktörü yeni tiyatro yapımcısı arkadaşım Gökhan Civan’ın, bu sene çok ses getiren ve bol ödüllü oyunu Khora’dan. Karşınıza çıkarsa kaçırmayın derim, ilham olur.