Fatih Altaylı neden hala Silivri’de?
06 Ekim 2025

Geçen hafta Fatih Altaylı’nın duruşması vardı. Beklenen, yargılamanın hemen o gün başlayıp bitmesiydi. Bitmedi. Mahkeme ikinci duruşmayı Kasım ayına bıraktı, Fatih Altaylı’yı da tutuklu olarak Silivri’de hücrede tutmaya devam etti.

Neden yargılama ilk duruşmada bitmedi? Neden ikinci bir duruşmaya gerek görüldü? O ikinci duruşma neden bu kadar zaman sonraya bırakıldı?

Bu soruları sormak hiç de lüks şeyler değil. Tam tersine, sırf arkadaşım ve meslektaşım olduğu için söylemiyorum, ülkemizde adaletin yazılı olmayan bazı kurallarla adamına göre işleyişini ve peşin cezalandırma mekanizmasını anlatan önemli sorular bunlar.

Önce hatırlayalım Fatih Altaylı neye suçlandı?

YouTube’daki bir yayınında söylediği sözler nedeniyle “Cumhurbaşkanını tehdit”le suçlandı.

Daha önce bu konuda üç yazı yazdım; sadece Cumhurbaşkanını değil herhangi bir insanı sözle tehdit etmenin kanunda yazılı bir takım somut ölçütleri var. Fatih Altaylı’nın ekranda söyledikleri bu ölçütlerin hiçbirine uymuyor, bunu bir ilkokul öğrencisi bile anlar.

Hadi diyelim ki bu konu tartışmalıdır; savcı o sözleri doğrudan tehdit olarak anlamış ve davasını açmıştır.

Ama mesele tehditle bitmiyor. Savcı, bu sözlerde olduğunu düşündüğü tehditi Cumhurbaşkanına “fiili saldırı” olarak da görüyor.

Cumhurbaşkanına suikaste teşebbüs çok ağır bir suç; cezası ağırlaştırılmış müebbet.

Ama Cumhurbaşkanına suikaste kalkışmaz da öldürmeyecek yollarla saldırırsanız, onun adı “fiili saldırı.” Bunun da cezası ağır.

Peki sözle yapılan ve “tehdit” olduğu öne sürülen bir şey, nasıl olur da “fiili saldırı” olur? Fatih Altaylı buradaki sözleri Cumhurbaşkanının yakınında bile söylemedi ki, diyelim konuşurken ağzından çıkan nefes mesela Cumhurbaşkanına kadar ulaşmış olsun, bir “fiil” işlenmiş olsun.

Ben Fatih Altaylı bu akla ziyan gerekçelerle ve üstelik “Cumhurbaşkanına fiili saldırı” ile suçlanınca önce bu suçun sırf Altaylı için icat edildiğini düşündüm.

Hayır, öyle değilmiş. Meğer yazar Mümtazer Türköne de zamanında bu suçla yargılanmış, hatta mahkum edilip hapis bile yatmış.

Daha yakın zamanda bir başka örnek var.

19 Martta CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul’un seçilmiş belediye başkanı Ekrem İmamoğlu hapse atıldığında CHP de İstanbul Belediyesinin yer aldığı Saraçhane’de günler boyunca mitingler yaptı.

Bu mitinglerden 26 Martta yapılanında Y.O.A. isimli genç bir sokak röportajcısının kendisine uzattığı mikrofona konuştu ve “Cumhurbaşkanımız artık bırakın, bak bırakmadığınız sürece halk daha da çok ayaklanacak, halk ayaklandığı gün sizde zora düşeceksiniz” dedi.

Bu sözleri ayaklanma çağrısı ve Cumhurbaşkanına tehdit olarak yorumlandı, aynen Fatih Altaylı’ya yapıldığı gibi Y.O.A.’nın sözleri ayrıca Cumhurbaşkanına fiili saldırı olarak da görüldü ve kendisi tutuklanıp hapse atıldı, hakkında da aynen Fatih Altaylı’ya açıldığı gibi Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı.

Bu davanın ilk duruşması 27 Haziranda İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Daha ilk duruşmada hem şüpheli savunmasını yaptı hem de savcılık esas hakkında mütalaasını verdi. Mahkeme de daha o ilk duruşmada Y.O.A’nın beraatına karar verdi.

Nasıl bu kadar hızlı oldu yargılama? Çünkü aynen Fatih Altaylı’nın durumunda olduğu gibi iddianame esasen çok kısaydı. Toplanması gereken tartışmalı bir delil yoktu; zaten her şey videoda kayıtlıydı. O yüzden mahkemenin uzaması da gerekmiyordu, Y.O.A. Fatih Altaylı ile neredeyse karbon kopya olan suçlamasından ilk duruşmada beraat etti, o gece evine döndü.

Ama işte görüyorsunuz, Fatih Altaylı’nın yargılaması uzadı. Neden uzadı? Belli değil. Ağır Ceza heyeti dönüp savcıya “Esas hakkında mütalaanınızı verin” dese, savcı Altaylı’nın tutukluluğunun devamını isterken söylediği kadar şey söyleyecekti muhtemelen, iddianameyi tekrar edecek ve Altaylı’nın cezalandırılmasını isteyecekti.

Ama hayır, mahkeme savcıdan bunu istemedi, bir sonraki duruşmaya bıraktı. Mahkeme istese hemen ertesi güne de duruşma koyabilirdi. Bunu da yapmadı. Öyle olunca Fatih Altaylı da artık en azından 26 Kasıma kadar tutuklu kalmaya devam edecek.

Normalde 22. Ağır Ceza’nın kararına bakınca, Altaylı’yı yargılayan 26. Ağır Ceza’nın da beraat kararı vermesi beklenir; çünkü diyorum ya iki iddianame neredeyse karbon kopya kadar birbirine benziyor.

Ama daha bir gün önce Ayşe Barım’la ilgili verdiği tahliye kararı 27. Ağır Ceza tarafından ortadan kaldırılan 26. Ağır Ceza heyeti bundan bir sonuç çıkarmış olmalıydı, Altaylı’nın yargılamasını uzatmayı tercih etti.

Az önce örneğini anlattığım Y.O.A. cezaevinde olmayan bir suçtan ötürü 77 gün  yattı. Fatih Altaylı’nın hapiste geçirdiği süre ise bundan çok daha uzun; üstelik şimdi daha da uzayacak. 22. Ağır Ceza Y.O.A.’ya ilişkin beraat kararında onun bu hapiste geçirdiği günler için devlete karşı tazminat davası açabileceğini söyledi.

Fatih Altaylı da aynen Y.O.A. gibi olmayan bir suçtan peşin peşin cezalandırılan bir insan. Bu cezası neden daha da uzatılıyor, anlamaya imkan yok.

ÇOK OKUNANLAR