Bodrum Seagarden’da düzenlenen 7. Geleneksel Zeytin Hasadı Günleri, zeytinyağı üretimi, sağlık ve gastronomi ekseninde bir araya gelen üreticiler, akademisyenler ve şefleri ağırladı. Bodrum’un altın ışıkları, zeytin ağaçlarının gölgesine düşerken, katılımcılar zeytinin sadece bir meyve olmadığını, insanlık tarihinin önemli bir sembolü olduğunu bir kez daha hatırladı.
Etkinlik boyunca öne çıkan mesaj, zeytinyağı üretiminde hız, kalite, sürdürülebilirlik ve hikâyenin önemiydi. Türkiye’de ve dünyada zeytinyağı üretiminin temelinde artık zaman yönetimi ve mekanizasyon yatıyor. Zeytin, dalından koparıldığı anda değer kaybetmeye başlıyor; bu yüzden hasat ile sıkım arasındaki sürenin mümkün olan en kısa sürede tamamlanması gerekiyor. Geleneksel yöntemler modern makineler ve dijital planlamayla birleştiğinde kalite korunuyor ve marka değeri artıyor.
Tarihten İlham Alan Açılış
Sea Garden CEO’su Kerem Demirkol, açılışta yaptığı konuşmada, eski Mısır’da firavunların anıtlarından alıntı yaparak zeytin ve zeytinyağının insanlık tarihindeki önemini hatırlattı. Anıt yazısındaki “Ben seni zeytin kadar zeytinyağı kadar sevdim” mesajının kendisini çok etkilediğini ifade eden Demirkol, 7 yıldır düzenledikleri Zeytin Hasadı Günleri’nin, zeytinağaçlarının ve zeytinyağının değerini vurgulamak ve Türkiye’de bu kültürü yaşatmak açısından ne kadar önemli olduğunu katılımcılarla paylaştı.
Zeytinyağı ve Sağlık: Akdeniz Diyeti Masada
Keynote konuşmacı Dr. Simon Poole, Türkiye’de üretilen zeytinyağlarını övgüyle anlattı. Poole, Akdeniz diyeti ve sızma zeytinyağının insan sağlığı üzerindeki olağanüstü etkilerini katılımcılarla paylaştı. Akdeniz diyeti, 7. yılında “Dünyanın En İyi Diyeti” seçilmişti ve her sabah bir kaşık sızma zeytinyağı tüketmenin metabolik ve kardiyovasküler sağlık üzerinde büyük fark yarattığını vurguladı.
Dr. Poole etkinliğin ruhunu özetleyerek şunları söyledi:” Türkiye gerçekten olağanüstü kaliteli ve ödüllü sızma zeytinyağları üretiyor. Ancak çoğu ülke bunun farkında değil. ‘Yüksek kaliteli sızma zeytinyağı’ denince Türkiye hâlâ ilk akla gelenlerden biri değil. Bu büyük bir fırsat: Ürünlerimizi anlatmak, tüketicileri bilinçlendirmek ve zeytinyağının hem lezzet hem sağlık faydalarını göstermek gerekiyor. Türkiye gurur duyacağı bir mirasa sahip ve tek eksik olan şey bunu dünyaya doğru şekilde aktarmak. Zeytinyağınızı seviyorum, bayılıyorum; ancak artık bu muhteşem yağların hak ettiği biçimde tanıtılması gerekiyor.”
Akademik Katkılar
Prof. Dr. Selçuk Aktürk, Türkiye’deki 200 milyon zeytin ağacının karbon tutma kapasitesine dikkat çekerek zeytin ağaçlarının toprağı karbon açısından zenginleştirdiğini ve iklim krizine karşı doğal bir çözüm sunduğunu anlattı. Dr. Gökçe Açıkel ise araştırmalarına dayanarak, sızma zeytinyağının sağlık üzerindeki doğrudan faydalarını aktardı.
Dr. Şahnur Irmak, kusurlu zeytinyağları ile sızma zeytinyağlarının farkının tüketici tarafından bilinmesi gerektiğini vurguladı. Dr. Pınar Nacar, coğrafi işaretli yağların logolarının şişeler üzerinde kullanılmasının önemini hatırlatarak, iyi bir zeytinyağının kokusundan ve meyvemsi tadından anlaşılabileceğini aktardı.
Gastronomi Perspektifi: Şefler Anlatıyor
Prof. Dr. Özge Samancı, zeytinyağının dünya gastronomisine katkısını bir hediye olarak tanımladı. Executive Şef Orhan Demirok, mutfaklarında zeytinyağına duydukları saygıyı, tatlı ve kokteyllerde keyifle kullanımlarını aktararak somut örneklerle gösterdi. Şef Elif Edes, tıpkı modada tasarım nasıl önemliyse, yemeklerde de zeytinyağının doğru tasarlanarak kullanılmasının şefler için kritik olduğunu vurguladı.
Zirvenin moderatörlüğünü yapan Oleoleg Pelin Omuroğlu, Türkiye için bu tür etkinliklerin önemine değinerek zeytin ağacı ve zeytinyağının kültürel ve ekonomik değerinin daha fazla anlatılması gerektiğini hatırlattı.
Zeytinin Geleceği: Strateji ile Şekilleniyor
Zirveden çıkan mesaj netti:
•Hız, kalite ve tazelik vazgeçilmez öncelikler.
•Modern mekanizasyon ve dijital planlama, emeğe saygıyı ve kaliteyi artırıyor.
•Hikâye ve anlatı, zeytinyağını sadece bir ürün değil, bir kimlik hâline getiriyor.
•Zeytinyağı, sağlık, gastronomi ve çevresel katkılar açısından stratejik bir değer taşıyor; ayrıca küresel ısınmadaki rolü de unutulmamalı.
Türkiye’nin elinde binlerce yıllık bir miras ve eşsiz bir doğa var. Şimdi bu mirası modern yöntemlerle, ortak akılla ve markalaşmayla geleceğe taşımak zamanı. Zeytin, sabrın sembolü; ama artık bu sabra stratejik akıl da eşlik etmeli.