Uzun yılların en esrarengiz kayıp olaylarından biri, mucize kabul edilmesi gereken bir biçimde sonuçlandı.
36 yaşında genç bir kadın olan Ece Gürel, 2 Mart Pazar günü İstanbul Gültepe’deki evinden biraz hava almak, biraz ruhunu dinlendirmek için sık sık gezmeye gittiği Belgrad Ormanlarına gitti.
Otobüsten indi, ormana girdi ve yürümeye başladı. Bir yandan cep telefonundan İngiltere’de yaşayan bir arkadaşıyla mesajlaşıyordu. İlk oturmak istediği bölge çok kalabalıktı, kendine başka bir yer aramaya başladı. Az sonra buldu da. Arkadaşına mesaj yazdı buradan.
Biraz sonra bir başka mesaj daha yazdı: “Kayboldum.”
Sonra gerçekten kayboldu. Önce anne babası telaşa kapıldı, kızlarının telefonuna ulaşamıyorlardı. Sonra kocası aramaya başladı. Cevap vermeyen telefon bir süre sonra kapalı çıkmaya başladı.
Polise haber verildi. Hemen polis, jandarma, AFAD, UMKE ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu seferber oldu, Ece’yi araya başladılar. O gece geç saatlerde Ece’nin telefonu ve bazı eşyası bulundu ama Ece yoktu.
Pazartesi aramalar iyice yoğunlaştı. Bir arama planı yapıldı, aramaya katılan ekipler geniş bölgeyi sektör sektör paylaştı ve bütün orman adım adım aranmaya başladı.
Normalde böyle arama çalışmalarına gece hava karardıktan sonra ara verilir ama Ece’de öyle olmadı, 24 saat arandı genç kadın.
Ve nihayet 5 Mart’ı 6 Mart’a bağlayan gece yarısından sonra, saat 01.15’te yanlarında bir grup çevik kuvvet polisiyle kendilerine verilen sektörde arama yapan MAG, yani “Mahalle Afet Gönüllüleri” ekibi soluğu durmak üzere, nabzı çok yavaşlamış ve bilinci yarı açık durumda Ece’yi bir bir dere kenarında yatarken buldular.
Genç kadın üç gündür aç ve susuzdu; geceleri orman özellikle soğuk oluyor, sıcaklık o dereceye kadar iniyordu ve bulunduğunda Ece aslında donmak üzereydi.
Onu bulan ekibin lideri Hüseyin Karadayı anlatıyor:
“Bize 5, 6, 7, 8 ve 9. sektör verilmişti. Kalabalık bir ekip gelmiştik. Biz zaten 9. sektörde, en son verilen sektörde bulduk. Eğimli bir araziydi, bulunduğu yerde yere uzanmış vaziyetteydi. Herhangi bir tepkisi yoktu ilk gördüğümüzde. Termal battaniyeye sarıp, üzerine montlarımızı atıp vücut ısısını yükselttik daha sonra kendisine geldi. Bizi duymaya ve sorularımıza cevap vermeye başladı
Vücut ısısı düşüktü, nabız vardı ama yavaştı, normal bir nabız değildi. Biz bunu zaten hipotermi olarak değerlendiriyoruz. Ama vücut ısısını artırdığımızda biraz kendine geldi, bizi izledi, konuşmalarımıza tepki verdi. Biz ilk duyduğumuzda sesi sadece bir inilti şeklindeydi. İlk önce bir ses duyduk ve o sese doğru gittik. Bulunduğumuz yerin hemen yan tarafından çalılık vardı, çalılığın arka tarafındaydı. Bir inilti duyduk ve oraya doğru yaklaştık, orada olduğunu gördük. Herhangi bir tepki yoktu. Battaniye sererek vücut ısısını yükselttik. O şekilde biraz canlandı ama ayaklarını, kollarını kaldıramıyordu. Bize hiçbir şey söylemedi, canı acıyan insanın çıkardığı sesleri çıkardı. Bizimle herhangi bir irtibat kurmadı.
Karadayı, Gürel’in bulunmasının ardından eşi Sezer Gürel’in kendisine “Acaba hayatını kaybetti de bizden mi saklıyorsunuz?” diye sorduğunu, kendisinin “Hayır, hayatını kaybetmedi.” diye cevap verdiğini, ardından telefonla görüntülü arama yaparak Gürel çiftini konuşturmak istediğini, ancak Ece Gürel’in sadece bir tebessümle baktığını ve ufak bir ses çıkardığını anlattı.
Ece Gürel’i yaklaşık 20-30 dakika ambulansa taşıdıklarını söyleyen Karadayı, “Her zaman bir umut vardır. Kış mevsimi olması, gece havanın -1’e kadar düşmüş olması nedeniyle zamanımızın kalmadığını biliyorduk. O yüzden bir an evvel bulmamız lazım. Gerçekten 4. günde bir kişinin bu şartlarda sağ olarak bulunmasının mucize olduğunu biliyoruz. Bu mucizeyi bizim yakalamış olmamız bizi çok mutlu etti, bütün ekip sevince kapıldı” diye konuştu.
Ama Ece Gürel henüz kurtulmuş değil. Sedyede yarım saatte ancak ambulansa yetiştirilen genç kadın hızla hastaneye götürüldü ve sabah saatlerinde kalbi durdu. Doktorlar kalp masajıyla onu geri döndürdü. Halen entübe vaziyette ve yoğun bakımda.
Kendine gelmediği için başından geçenleri ve nasıl olup kaybolduğunu da anlatamadı.